Danny'n güzellik duygusu yoktur.
- Danny has no sense of beauty.
O düzenli bir güzellik.
- She is a regular beauty.
Bayan Smith ünlü bir güzel kadındı.
- Mrs. Smith was a famous beauty.
Japonya manzara güzelliğiyle ünlüdür.
- Japan is famous for her scenic beauty.
Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
- How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
- Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
Ne güzel bir gökkuşağı!
- What a beautiful rainbow!
Annem güzellik salonuna gitti.
- My mother has gone to the beauty shop.
O bir güzellik salonu çalıştırıyor.
- She runs a beauty shop.
Buraya yakın iyi bir güzellik salonu önerebilir misin?
- Could you suggest a good beauty parlor near here?
O, güzellik salonuna gitti.
- She went to the beauty parlor.
Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
- How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
Bu caddede üç tane güzellik salonu var.
- There are three beauty salons on this street.
Bir dağ sırtı eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoştur.
- It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge.
Tom sadece güzel kızlardan hoşlanıyor.
- Tom likes only beautiful girls.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
Piknik için harika bir gün, değil mi?
- Isn't it a beautiful day for a picnic?
O, güzelce piyano çaldı.
- She played the piano beautifully.
Kilise çiçeklerle güzelce dekore edildi.
- The church was beautifully decorated with flowers.
O güzel şekilde yazar.
- She writes beautifully.
O, güzelce piyano çaldı.
- She played the piano beautifully.
O güzel ve ayrıca çok zarif.
- She is beautiful, and what is more, very graceful.
Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
- Ice skating can be graceful and beautiful.
Bu çiçek tatlı kokuyor.
- This flower smells beautiful.
O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
- She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
Onun kadar güzel bir şekilde Çince yazan birini bulmak zordur.
- It's hard to find someone who writes Chinese as beautifully as he.
Bunun güzel bir şekilde üstesinden geldin.
- You handled that beautifully.
O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
- She is very beautiful, and what is more, very wise.
Kiraz çiçekleri çok güzeldir.
- Cherry blossoms are very beautiful.
Chris is a beauty.
It's the long weekend. Beauty!.
The beauty of the deal is it costs nothing!.
He made a beauty pass through the neutral zone.
What a goal, what a beauty.
I know I ought to be taking a beauty sleep, she thought, so I'll be all fresh and fine for the evening..
But eager as Kate was for her beauty sleep, the light burned late in her room.
1. In today's corporate world, fashionistas prefer a small jeweled or precious metal beauty booger instead of a nose ring.
2. Dad, can I have a diamond beauty booger for my birthday? All my friends have them, please please please please?.
The time for the bathing beauty had arrived. Botticelli's Venus, born of the salty brine, was dressed in nothing but splendor.
Beautiful! What a catch! (referring to an athlete catching a ball).
Beautiful! I dropped the soup on the floor!.
The skater performed a beautiful axel.
... That's the beauty of the game. ...
... Every person defines their own beauty for themselves. ...