Davadaki hakim adil değildi.
- The judge in the case was not fair.
Onlar da başkalarına adil olmalıdır.
- They should also be fair to others.
Bunu için makul bir fiyat ödedik.
- We paid a fair price for it.
O oldukça makul bir fiyat.
- That's a fairly reasonable price.
Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
- Tom is a fairly decent golfer.
O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
- He speaks English fairly well.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
- I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
O bütün ülkenin en güzeliydi.
- She was the fairest in the whole land.
Yaşam adil değil ama hala güzel.
- Life isn't fair, but it's still good.
Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam.
- I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well.
Öğretmen, sınavlarımızda not verirken çok adildi.
- The teacher was very fair when she marked our exams.