Ben senden daha güzelim.
- I am more beautiful than you.
O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
- She is very beautiful, and what is more, very wise.
Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
- Ice skating can be graceful and beautiful.
O güzel ve ayrıca çok zarif.
- She is beautiful, and what is more, very graceful.
Bir dağ sırtı eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoştur.
- It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge.
Tom sadece güzel kızlardan hoşlanıyor.
- Tom likes only beautiful girls.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
Aşk harika ve güzeldir.
- Love is wonderful and beautiful.
Leyla şimdiye kadar tanıdığım en tatlı ve en güzel kızdı.
- Layla was the sweetest and most beautiful girl I have ever met.
O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
- She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
Fransa'nın bayanları güzeldir.
- The women of France are beautiful.
Kiraz çiçekleri çok güzeldir.
- Cherry blossoms are very beautiful.
Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
- How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
O araba gerçek bir güzelliktir.
- That car is a real beauty.
Siyah saçlı güzel kız parkta idi.
- The beautiful girl with black hair was in the park.
Ukraynalı kızlar, dünyanın en güzel kızlarıdır.
- Ukrainian girls are the most beautiful girls in the world.
Bayan Smith ünlü bir güzel kadındı.
- Mrs. Smith was a famous beauty.
Japonya manzara güzelliğiyle ünlüdür.
- Japan is famous for her scenic beauty.
O araba gerçek bir güzelliktir.
- That car is a real beauty.
O, güzelce piyano çaldı.
- She played the piano beautifully.
Kilise çiçeklerle güzelce dekore edildi.
- The church was beautifully decorated with flowers.
O güzel şekilde şarkı söyleyebilir ve dans edebilir.
- She can sing and dance beautifully.
O, güzelce piyano çaldı.
- She played the piano beautifully.
Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.
- We stood looking at the beautiful scenery.
Ben, utangaç genç adama güzel kıza aşkını ilan etmesini tavsiye ettim.
- I advised the shy young man to declare his love for the beautiful girl.
Onun kadar güzel bir şekilde Çince yazan birini bulmak zordur.
- It's hard to find someone who writes Chinese as beautifully as he.
Bunun güzel bir şekilde üstesinden geldin.
- You handled that beautifully.
It looks beautiful.
Beautiful! What a catch! (referring to an athlete catching a ball).
Beautiful! I dropped the soup on the floor!.
The skater performed a beautiful axel.
Anyone who has ever met her thought she was absolutely beautiful.
After watching Saturday's final, don't you agree that soccer is still the beautiful game that Pelé called it?.
They were the beautifulest boys I ever laid eyes on, and uncle sot great store by them.
Chris is a beauty.
It's the long weekend. Beauty!.
The beauty of the deal is it costs nothing!.
He made a beauty pass through the neutral zone.
... the visitor admire the beautiful mosaic of christ as a glorious symbol of ...
... But she's beautiful. ...