Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
O, mektubumu aldığında şaşırmış olabilir.
- She may have been surprised when she received my letter.
Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.
- Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town.
Habere şaşırmaktan kendilerini alamadılar.
- They couldn't help being surprised at the news.
Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Onun sessizliği beni şaşırttı.
- Her silence surprised me.
Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
Neden bu kadar şaşkınsın?
- Why are you so surprised?
Tom herkesten daha şaşkındı.
- Tom was more surprised than anybody.
... was surprised to see that their daily circulation is ...
... And so I think we've been surprised also even when we do ...