Şüphesiz, o bir şoktu.
- It was a shock, to be sure.
O şüphesiz zengin ama onun çok akıllı olduğunu sanmıyorum.
- She is rich, to be sure, but I don't think she's very smart.
O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.
- He is a famous man, to be sure, but I don't like him.
O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.
- He was at the meeting, to be sure, but he was asleep.
Ben zamandan emin olmak istiyorum.
- I'd like to make sure of the time.
Kısa sürede yeni adresini bana bildirdiğinden emin ol.
- Please be sure to let me know your new address soon.
Formu imzaladığınızdan ve mühürlediğinizden emin olun.
- Please be sure to sign and seal the form.
Bunu yapmak istediğin için yaptığından emin olmak istiyorum.
- I want to be sure that you're doing this because you want to.
Tom'un burada olmayı planladığından emin olmak istedim.
- I wanted to be sure Tom was planning to be here.