Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
Tom gülümseyerek merhaba, dedi.
- Hello, said Tom, smiling.
O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı.
- Smiling sadly, she began to talk.
Görünüşe bakılırsa kırsal kesimi iyi biliyorsun. Tom gülümseyerek sanırım öyle diye cevap verdi.
- It seems that you know the country well. I think so, answered Tom, smiling.
Mary'nin gülümseyen yüzü herkesin onun mutlu olduğunu bilmesine izin verdi.
- Mary's smiling face let everyone know that she was happy.
Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
O her zaman mutlu ve güler yüzlüdür.
- She's always happy and smiling.
O her zaman neşeli ve güler yüzlüdür.
- He is always cheerful and smiling.
smiling children.
They were smiling at the children.
... you and see someone so happy that they're smiling from ear to ear, and that sincerity ...
... -- like, can't stop smiling, because my favorite sound in the world is the sound of thousands ...