O, bir oturuşta on kutu mısır gevreğini bitirebilir.
- He can finish ten boxes of corn flakes in one sitting.
Tom sabahın erken saatlerinde sahilde oturmayı sever.
- Tom likes sitting on the beach in the early morning.
Bütün gün güneşte oturma iyi olamaz.
- It can't be good sitting in the sun all day.
Piyanoda oturan kız benim kızımdır.
- The girl sitting at the piano is my daughter.
İki çocuk çitin üzerinde oturuyorlar.
- Two children are sitting on the fence.
Tom kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla birlikte şarkı söylüyordu.
- Tom was singing with the children sitting around the campfire.
Bir bankta oturan yaşlı bir adam var.
- There is an old man sitting on a bench.
Bütün gün ofiste oturarak çok egzersiz yapmam.
- I don't get much exercise sitting in the office all day.
Karanlıkta burada yalnız oturarak ne yapıyorsunuz?
- What're you doing sitting here alone in the dark?
Akşam yemeği bittiğinde, oturma odasına geçti.
- When dinner was over, we adjourned to the sitting room.
Ziyaretçilerimiz oturma odasında oturuyor.
- Our visitors are sitting in the living room.
Tom sadece rıhtımda oturmaktan ve martıları izlemekten hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Tom seems to enjoy just sitting on the dock and watching the seagulls.
Saatlerce bilgisayarın önünde oturmaktan sırtım ağrıyor.
- I have a sore back from sitting in front of the computer too many hours.
The Queen had three sittings for her portrait.
... The first two weeks, she's got them ' some of them sitting on the floor until finally ...
... ago, sitting in this room, we took slavery as absolutely natural and for granted. And ...