Tom, Mary'yle görülmek istemiyordu.
- Tom didn't want to be seen with Mary.
Onlarla görülmekten utanmam.
- I am not ashamed to be seen with them.
Sami çıplak görünmek istemedi.
- Sami didn't want to be seen naked.
Onunla beraber görünmek istemiyorum
- I don't want to be seen in his company.
Tom ve Mary görülecek hiçbir yerde değildi.
- Tom and Mary were nowhere to be seen.
Tom görülecek bir yerde değildi.
- Tom was nowhere to be seen.
Görülen bir şey, asla görülmemiş gibi olmaz.
- What has been seen can not be unseen.
Tepeden görülen yükselen güneş güzeldi.
- The rising sun seen from the top was beautiful.
Sonuç görülmek için kalır.
- The result remains to be seen.
Tom, Mary'yle görülmek istemiyordu.
- Tom didn't want to be seen with Mary.
Onunla beraber görünmek istemiyorum
- I don't want to be seen in his company.
Tom bizimle görünmek istemiyor gibi davranıyor.
- Tom acts like he doesn't want to be seen with us.
Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.
- I've never seen such a wonderful sunset.
Son zamanlarda onu görmedim
- I have not seen him lately.
O, evin dışına giderken görüldü.
- He was seen going out of the house.
Gökyüzünden görüldüğünde,ada çok güzeldi.
- Seen from the sky, the island was very beautiful.
O daha iyi günler görmüş olmalı.
- She must have seen better days.
Tom Boston'u ziyaret ettiğinde Mary'yi görmüş olmalı.
- Tom must have seen Mary when he visited Boston.
... I don't know if you've seen it. ...
... haven't seen from you in the past. ...