Onu partiye gitmeye ikna ettim. - I persuaded him to go to the party.
Onu partiye gitmeye ikna ettim.
I persuaded him to go to the party.
Tom, mağaza müdürünü parasını ona geri vermesi için ikna etti. - Tom persuaded the store manager to give him back his money.
Tom, mağaza müdürünü parasını ona geri vermesi için ikna etti.
Tom persuaded the store manager to give him back his money.