Onlar onu kayıp kabul ettiler.
- They gave him up for lost.
Kayıp bir köpeği kim buldu?
- Who has found a lost dog?
Bill 20 dakika geç kaldı. Bir yerde kaybolmuş olmalı.
- Bill is 20 minutes late. He must have gotten lost somewhere.
O, kaybolmuş ve rahatsız hissetti.
- He felt lost and uncomfortable.
Tom biraz dalgın görünüyor.
- Tom looks a little lost.
Birçok Roma teknolojisi ortaçağ sırasında kaybedildi.
- Many Roman technologies were lost during the Middle Ages.
Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.
- The army chief reported that the war was lost.
Sevmek ve kaybetmek hiç sevmemekten daha iyidir.
- It's better to have loved and lost than never to have loved at all.
Ne dedin? Özür dilerim, düşünceye dalmışım.
- What did you say? I'm sorry, I was lost in thought.
Tom biraz düşünceye dalmış gibi görünüyordu.
- Tom looked a little lost.
Tom parayı elden çıkarmak için zaman kaybetmedi.
- Tom lost no time in parting with the money.
Kol saatimi kaybettim.
- I have lost my watch.
Tom kaybolmuş ve şaşırmış gibi görünüyor.
- Tom looks lost and confused.
Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
- Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
Nicholas Biddle savaşın kaybedilmiş olduğunu görmeye başladı.
- Nicholas Biddle began to see that the battle was lost.
Deep beneath the ocean, the Titanic was lost to the world.
... after having lost its former glory ...
... YO, ARTHUR'S LOST IT, YOU GUYS. ...