Hayatta bir şey elde etmek istiyorsanız, akıntıya karşı yüzmelisiniz.
- If you want to get something in life, you should go against the flow.
Tam sevinç değerini elde etmek için, onu paylaşacak birisine sahip olmalısınız.
- To get the full value of joy, you must have someone to divide it with.
Ben sadece kızımı güvenle geri getirmek istiyorum, bu kadar.
- I just want to get my daughter back safely, that's all.
Onu geri getirmek istemez misin?
- Don't you want to get him back?
Buraya zamanında gelmek için bu sabah ilk trene yetişmek zorundaydım.
- I had to catch the first train this morning to get here in time.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.
- It was almost impossible to get around on that street.
Ayak altında dolaşmak istemiyorum.
- I don't want to get in anybody's way.
Tom'la anlaşmak çok kolay.
- Tom is very easy to get along with.
Arabaki herkes arabadan çıkmak ve bacaklarını germek istediğini söyledi.
- Everybody in the car said they wanted to get out and stretch their legs.
İyi bir koltuk almak için yapmanız gereken tek şey, erken çıkmaktır.
- All that you have to do to get a good seat is to leave early.
Kızmak için hiçbir neden yok.
- There's no reason to get angry.
Mary, sakin ol. Kızmak zararlıdır.
- Mary, come down. It is harmful to get angry.
Boston'dan kaçmak zorunda kaldım.
- I had to get away from Boston.
Tom kaçmak için hiç zaman kaybetmedi.
- Tom lost no time in getting away.
Diğerlerini bize yardım ettirmek zorunda kalacağım.
- I'm going to have to get the others to help us.
Arabayı tamir ettirmek 300 dolara maloldu.
- It cost $300 to get the car fixed.
İstifa etmek zorundaydım çünkü yeni patronla anlaşamadım.
- I had to resign because I just didn't get along with the new boss.
Buraya park etmek için izin aldın mı?
- Did you get permission to park here?
Bu dikiş makinasını kavramak ne kadar sürer?
- How long does it take to get the hang of this sewing machine?
İnsanların çoğu bunu yapmak zorunda olsalar bile yataktan erken kalkma konusunda çok isteksizdirler.
- Most people have great disinclinations to get out of bed early, even if they have to.
Yürüyüş yapmak için bir süre dışarı çıkalım.
- Let's get out for a while to take a walk.
Şirketin tepesine gelmek için, onun sıkı çalıştığını herkes biliyor.
- Everyone knows that he worked hard to get to the top of the company.
Bill ve John sohbet etmek için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to chat.
Tom'u hastaneye götürmek zorundayız.
- We have to get Tom to the hospital.
Tom'u eve geri götürmek zorundayız.
- We've got to get Tom back home.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Çok azla yemek yersen şişmanlarsın.
- If you eat too much, you will get fat.
Fort Sumter'a yemek götürmek zor olacak.
- Getting food to Fort Sumter would be a very difficult job.
Adaya ulaşmak onlar için zordu.
- It was hard for them to get to the island.
JR istasyonuna yürüyerek ulaşmak kaç dakika sürer?
- How many minutes does it take to get to the JR station on foot?
Tom'u buradan çıkarmak zorundayız.
- We've got to get Tom out of here.
Tom'u oradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of there.
Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır.
- The main reason kids tell lies is to avoid getting into trouble.
Onunla iyi geçinmek zordur.
- He is difficult to get along with.
Tom ile geçinmek kolaydır.
- Tom is easy to get along with.
Bize bir indirim yapmalarını sağlamak zor olacak.
- It'll be difficult to get them to give us a discount.
Geçimimi sağlamak için Fransızcayı yeterince iyi konuşabileceğime eminim.
- I'm sure I can speak French well enough to get by.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.
- I'd love to be able to spend more time with you, but I have to get back to work.
Tom'un vize alamadığını duymak bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- We were disappointed to hear that Tom couldn't get a visa.
Tom'un Mary hakkında konuşmasını duymaktan bıktım.
- I get tired of hearing Tom talking about Mary.
Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Tom gezinmek için koltuk değneği kullandı.
- Tom used crutches to get around.
Başımı belaya sokmak istemiyorum.
- I don't want to get into trouble.
Başını derde sokmak istemiyorum.
- I don't want to get you into trouble.
Otobüse binmek için acele etti.
- He hurried in order to get the bus.
Otobüse binmek için bir bilet almalısın.
- You must buy a ticket to get on the bus.
Bunun üzerinden geçmek yok.
- There's no getting over that.
Sanırım geçmek için yeterince iyi Fransızca konuşabilirim.
- I think I can speak French well enough to get by.
Tom ve ben sadece yemek yemek için hazırlanıyoruz. Bize katılmak ister misin?
- Tom and I are just getting ready to eat. Would you like to join us?
Siyasete katılmak istiyorum.
- I want to get involved in politics.
Ben bu adadan ayrılmak istiyorum.
- I want to get off this island.
Hava kararmadan önce eve dönmek istiyorsak şimdi ayrılmak zorundayız.
- We have to leave now if we want to get home before dark.
Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.
- Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities.
Ben bu yıpranmış halıdan kurtulmak zorunda kalacağım
- I will have to get rid of this worn-out carpet.
Ofisime varmak yaklaşık on beş dakika alır.
- It takes about 15 minutes to get to my office.
Arabayla istasyondan amcamın evine varmak yaklaşık sadece beş dakika aldı.
- It took only about five minutes to get to my uncle's house from the station by car.
Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
- Mother was busy getting ready for dinner.
Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
- Mrs. West is busy getting breakfast ready.
Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.
- Tom had to get a cholera shot.
İşi yaptırmak için hepimiz dışarı çıktık.
- We went all out to get the job done.
Ben iş stratejisi ile ilgilenmek istiyorum.
- I want to get involved with business strategy.
Anne biraz ekmek almak için şehre gitti.
- Mother went to town to get some bread.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
- Her only purpose in life was to get rich.
Christine tüm gün gölgede kaldı, çünkü güneş yanığı olmak istemiyordu.
- Christine stayed in the shade all day, because she didn't want to get a sunburn.
Tom ne olduğuna daha iyi bakmak için pencereye gitti.
- Tom went to the window to get a better look at what was happening.
Tom yerdekinin ne olduğuna daha yakından bakmak için eğildi.
- Tom leaned down to get a closer look at what was on the ground.
Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
- You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
Neredeyse öğrenmek isteyebileceğin her dilde yerli konuşurlar tarafından hazırlanmış ses dosyalarını bulmak kolaylaşıyor.
- It's getting easier to find audio files by native speakers for almost any language you might want to study.
Kısa zamanda çok para kazanmak kolay değildi.
- It was not easy to get a lot of money in a short time.
Yüksek bir maaş almasam bile, bu şekilde para kazanmaktan vazgeçmeye istekli değilim.
- Even if I don't get a high salary, I'm not willing to quit this way of making a living.
Gerçek bir iş edinmek istiyorum.
- I want to get a real job.
Kendi avukatını edinmek istemediğinden emin misin?
- Are you sure you don't want to get your own lawyer?
İşe başlamak istiyorum.
- I want to get to work.
Şimdi sakıncası yoksa başlamak istiyorum.
- Now if you don't mind, I'd like to get started.
Tom'un bu dört insanı öldürmekten kurtulmasına izin veremeyiz.
- We can't let Tom get away with murdering those four people.
O acıkmaya başladı, bu yüzden bir balık öldürmek için nehire küçük bir taş attı.
- She started to get hungry, so she threw a small stone in the river to kill a fish.
I don't get what you mean by fun. This place sucks!.
It's usually easy for Norwegians to understand what Swedes are saying.
- It's usually easy for Norwegians to get what Swedes are saying.
We're slowly getting there.
Sorry, I didn't get that. Could you repeat it?.
I'm gonna get him for that.
Get thee behind me.
She got from one side of the bridge to the other in no time.
I went on holiday and got malaria.
I can't get these boots off (or on).
We got behind the wall.
You need to get permission to leave early.
I put the getter into the container to get the gases.
He keeps calling pretending to be my boss — it gets me every time.
Walter had said, dear God, Thomas, it was St fucking Felicity if I'm not mistaken, and her face was to the wall for sure the night I got you.
I'll get the 9 a.m. to Boston.
Who do you expect to receive Christmas presents from?
- Who do you expect to get Christmas presents from?
I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
... about to get Social Security and Medicare, ...
... get a job when he comes out of school. It's going to help people across the country that ...