baygın

listen to the pronunciation of baygın
Turkish - English
{s} unconscious

Tom was lying unconscious on the floor. - Tom yerde baygın yatıyordu.

Tom was unconscious for three days. - Tom üç gündür baygındı.

droopy, drooping (plants which need water)
slow and melting (sound)
comatose
unconscious (as a result of having fainted)
languorous
languid, languishing, amorous (look, glance)
cold
senseless
fainted
heavy
unconscious, insensible, senseless; languorous, faint, languid; amorous, fond
very fond of, crazy about, nuts about: Biz Nurbanu'ya baygın değiliz a! We aren't nuts about Nurbanu
insensible
languishing
languid
delicately sweet (fragrance)
faint

Tom began to feel faint. - Tom baygınlık hissetmeye başladı.

out for the count
amorous
drooping
dazed
baygın düşmek
to be dog-tired
baygın düşmek
to feel ready to drop, feel like collapsing (from exhaustion)
baygın gibi uyuma
dead faint
baygın halde
unconsciously

I unconsciously removed my shirt. - Baygın halde gömleğimi çıkardım.

aygın baygın
languid; languidly, languorously
aygın baygın
languidly
aygın baygın
languid
aygın baygın
languishing for
Turkish - Turkish
Yığılmış, dökülmüş
Gönül vermiş. İnsanı kendinden geçirir gibi olan: "Bahçe kapısına varmadan daha / Baygın kokusu ıhlamurun."- Z. O. Saba
Süzgün
Yığılmış, dökülmüş: "Açık eflatun ipek perdeler baygın ve büyük kelebek kanatları hâlinde yere kadar uzanıyordu."- Ö. Seyfettin
Bayılmış, kendinden geçmiş: "İki tarafına sarhoş sarhoş sallanan sandalda balıkçıyı baygın buldu."- S. F. Abasıyanık
Gönül vermiş
İnsanı kendinden geçirir gibi olan
Bayılmış, kendinden geçmiş
(Osmanlı Dönemi) MEVTAN
aygın baygın
Duyguda ölçüyü kaçırmış
aygın baygın
Kendinden geçercesine âşık, vurgun
aygın baygın
Güçsüz, çok yorgun, bitkin