Definition of batıl in Turkish English dictionary
- superstitious
I'm not brave, I admit; but I'm not superstitious.
-Kabul ediyorum, cesur değilim ama batıl inançlı değilim.
Are you superstitious?
-Siz batıl inançlı mısınız?
- superstitious; unreasoning
- invalid, null, void
- false, untrue; baseless, groundless
- futile, vain, useless
- (Pisikoloji, Ruhbilim) superstition
Such a ridiculous superstition no longer exists.
-Böyle saçma bir batıl inanç artık yok.
Magic is the art of changing superstition into money.
-Sihirbazlık, batıl itikadı paraya çevirme sanatıdır.
- vanity
- batıl inanç
- superstition
Superstition is the religion of feeble minds.
-Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.
This superstition still lingers on among them.
-Bu batıl inanç onların arasında hala devam ediyor.
- batıl inançla ilgili
- superstitious
- batıl inançları olan
- superstitious
I'm not superstitious.
-Ben batıl inançları olan biri değilim.
Are you a superstitious person?
-Batıl inançları olan bir kişi misiniz?
- batıl inançlı
- superstitious
I didn't know you were superstitious.
-Senin batıl inançlı olduğunu bilmiyordum.
I'm not brave, I admit; but I'm not superstitious.
-Kabul ediyorum, cesur değilim ama batıl inançlı değilim.
- batıl inancı olan
- superstitious
- batıl inanç
- Superstition, superstitious belief, old wives' tale
- batıl inanç
- Superstition, old wives' tale
- batıl inanç
- superstition, superstitious belief
- batıl inanç
- old wives' tale
- batıl inançlı
- unenlightened
- batıl inançlılık
- superstitiousness
- batıl itikat
- superstition
- batıl inanç
- superstitious belief
- işlemin batıl sayılması
- (Hukuk) void
Related Terms
Definition of batıl in Turkish Turkish dictionary
- Geçersiz: "Bütün kıymet hükümlerinin batıl ve bütün ölçülerin bozuk olduğunu ispat yolunda birbiriyle müsabaka eden muharrir ve mütefekkirlerin adedi, o devirde, sayılmayacak kadar çoktu."- Y. K. Karaosmanoğlu
- (Osmanlı Dönemi) gerçek olmayan, hak olmayan
- Doğru ve haklı olmayan
- Çürük, temelsiz
- Boş, çürük, yanlış
- Geçersiz
- Hükümsüz
- Doğru ve haklı olmayan. Çürük, temelsiz
- Asılsız
- (Osmanlı Dönemi) FEHLEL
- (Osmanlı Dönemi) YESTEUR
- (Osmanlı Dönemi) ZALF
- (Osmanlı Dönemi) ZEHV
- BATIL
- (Osmanlı Dönemi) Hakikatsız, hurafe. Hak ve doğru olmayan, yalan. Şartlarını yapmamakla kabul olmayan ibadet ve muâmele. Meselâ: Bir özür bulunmaksızın taharetsiz kılınan namaz gibi. (Bak: Fasid)(Bir bayram akşamı, gökte ay ve hilâli arıyanlar içinde, ihtiyar bir zat da bulunur. Bu zat, gökteki hilâli görmek için bütün kasıd ve dikkatiyle nazarını göğe tevcih edip, hilâli araştırmakla meşgul iken, gözünün kirpiklerinden uzanan ve gözünün hadakası üzerine eğilen beyaz bir kıl, nasılsa gözüne ilişir. O zat, derhâl : "Hilâli
- batıl inanç
- Doğa üstü olaylara, gizli ve akıl dışı güçlere, kehanetlere aşırı derecede bağlı boş inanç, batıl itikat
- batıl itikat
- Batıl inanç
- kıyas-ı batıl
- Kıyas-ı batıl yada mantık hatası: bir düşünceyi ortaya koyarken ya da anlamaya çalışırken yapılan yanlış çıkarsamadır. Safsatalar ilk bakışta geçerli ve ikna edici gibi görülebilen fakat yakından bakıldığında kendilerini ele veren sahte argümanlardır
- BEY'İ BATIL
- (Hukuk) Batıl olan satış; geçersiz olan satım
Related Terms
Definition of batıl in English Turkish dictionary
- batıl inanç
- kara kedi görünce saçını çek