bastırma

listen to the pronunciation of bastırma
Turkish - English
repression
depression
appeasement
stranglehold
compression
suppression
suppress

It will take a long time to suppress the revolt. - Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek.

You should suppress your pride. - Kibrini bastırmalısın.

supression
(Biyokimya) compress
bas
{i} bass

I play bass guitar in a guitar ensemble. - Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.

Tom doesn't know how to play the bass guitar. - Tom nasıl bas gitar çalacağını bilmiyor.

bastırmak
{f} suppress

It will take a long time to suppress the revolt. - Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek.

People suffering from low level of blood sugar disorder, because they lack the power to suppress their emotions, get easily frightened and angry. - Kan şekeri bozukluğu düşük seviyede olan kişiler onların duygularını bastırmak için güçten yoksun olmaları nedeniyle kolayca korkarlar ve öfkelenirler.

bastırmak
press
bastırmak
{f} compress
bastırma, perdeleme, emniyete alma ve azaltma
(Askeri) suppress, obscure, secure, and reduce
bant bastırma
(Bilgisayar,Teknik) band rejection
bastırmak
depress
bastırmak
allay
bastırmak
drown
bastırmak
{f} alleviate
bastırmak
beat down
bastırmak
{f} quench
bastırmak
extinguish
bas
bass guitar

Tom wants to buy a bass guitar, but he doesn't have enough money. - Tom bir bas gitar almak istiyor ama yeterli parası yok.

Tom doesn't know how to play the bass guitar. - Tom nasıl bas gitar çalacağını bilmiyor.

bastırmak
putdown
bastırmak
cover
bastırmak
outdo
bastırmak
overwhelm
bastırmak
drown out
bastırmak
descend
bastırmak
damp
bastırmak
hush up
bastırmak
(Dilbilim) choke down
bastırmak
put
bastırmak
override
bastırmak
(Dilbilim) choke back
bastırmak
overtake
vurgu bastırma devresi
deemphasizer
bas
bass voice
bas
{f} press

He pressed me to stay a little longer. - O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.

The press is interested in his private life. - Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.

bas
{f} overwhelming
bas
imprint
bas
{f} print

Newly printed books smell good. - Yeni basılmış kitaplar güzel kokuyor.

Tom finds it difficult to read small print. - Tom küçük baskıyı okumayı zor buluyor.

bas
basso

Are you still playing the bassoon? - Hâlâ bason çalıyor musun?

bas
overwhelm
bas
{f} published

He had a book on physics published. - Fizikle ilgili bir kitap bastırdı.

A lot of books are published every year. - Her yıl bir sürü kitap basılır.

bas
{f} pressed

He pressed me to stay a little longer. - O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.

She pressed her lips firmly together. - Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.

bas
{f} pressing

The union is pressing for a ten-percent pay hike. - Sendika yüzde on oranında ücret zammı için baskı yapıyor.

Right now, we have a problem that's a little more pressing. - Şu anda, biraz daha fazla baskı yapan bir problemimiz var.

bas
bull fiddle
bas
{f} printing

Why did you put off the printing of my book? - Benim kitabımın baskısını niçin erteledin?

The first printing machine was invented by Gutenberg. - İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edilmiştir.

bas
{f} print out
bastırmak
keep down
bastırmak
stay
bastırmak
quell
bastırmak
print
bastırmak
quash
bastırmak
stifle

I had to stifle my anger in front of him. - Onun önünde öfkemi bastırmak zorunda kaldım.

bastırmak
repress
bastırmak
push
bastırmak
come over
bastırmak
stamp out
bastırmak
squelch
bastırmak
relieve
bastırmak
dampen
bastırmak
contain
bastırmak
ram
bas
kephale
bas
nob

He walked on tiptoe so that nobody would hear him. - O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.

bastırmak
hem
tırnak batırma, tırnak bastırma
nail sink the nail to suppress
bas
flush mechanism of a toilet
bas
bass; bass guitar, bass
bas
stet
bas
incuse
bastırmak
to have or let (someone) step on or in (something)
bastırmak
bottle up
bastırmak
assuage
bastırmak
burke
bastırmak
keep in
bastırmak
(for heat, cold, rain, snow) suddenly to set in or to increase in intensity
bastırmak
weigh down
bastırmak
keep under
bastırmak
press down on
bastırmak
gulp down
bastırmak
gulp
bastırmak
to have (sth) printed; to make sb print; to subdue, to repress, to stifle, to contain; (isyan) to put sth down, to suppress, to quash, to quell; (açlık) to appease; (ses) to drown; (skandal vb) to hush up, to cover; (giysi) to hem
bastırmak
to pack (things) tightly in (a container)
bastırmak
(for an unexpected visitor) suddenly to descend, suddenly to show up; suddenly to descend upon, suddenly to visit
bastırmak
push down
bastırmak
hold down
bastırmak
crucify
bastırmak
appease
bastırmak
to suppress, put down (a rebellion, a disturbance)
bastırmak
weigh
bastırmak
(for something) to relieve (pain, hunger, etc.)
bastırmak
to set, put (a hen) on eggs so that she will hatch them
bastırmak
to hem (a piece of cloth)
bastırmak
choke
bastırmak
to come out with (a reply) at once
bastırmak
flow
bastırmak
to surpass, outdo (someone) in (something)
bastırmak
to have or let (someone) print (books, etc.) or coin (money)
bastırmak
bear against
bastırmak
slang to cough up, fork over (money). Bastır! Go! (said to urge on someone, a team): Haydi bastır Beşiktaş! Get'em Beşiktaş! Bastır ulan! Get him!
bastırmak
to press (one thing) upon (another)
bastırmak
to put out (a big fire)
bastırmak
{f} outtalk
bastırmak
smother up
bastırmak
{f} silence
bastırmak
put down
bastırmak
{f} strangle
bastırmak
{f} stamp
bastırmak
publish
bastırmak
jam
bastırmak
{f} restrain
bastırmak
{f} squash
bastırmak
settle in
bastırmak
throttle back
bastırmak
stomp
bastırmak
throttle down
bastırmak
{f} pocket
bastırmak
{f} whelm
bastırmak
{f} submerge
bastırmak
{f} settle
bastırmak
set in
bastırmak
{f} overbear
bastırmak
{f} smother
bastırmak
{f} swallow
bastırmak
{f} subdue
beyaz bastırma
white compression
birincil bastırma
(Pisikoloji, Ruhbilim) primary repression
boşluk bastırma
space suppression
gürültü bastırma
noise suppression
hover kızılötesi bastırma alt sistemi
(Askeri) hover infrared suppressor subsystem
huzme bastırma
(Teknik,Televizyon) beam suppression
ikincil bastırma
(Pisikoloji, Ruhbilim) secondary repression
kalan imkan ve kabiliyetleri değerlendirme; isyan bastırma kimyasal maddesi
(Askeri) residual capabilities assessment; riot control agent
merdane ile bastırma
rubbing
sıfır bastırma
zero suppression
taşıyıcı bastırma
carrier suppression
English - English

Definition of bastırma in English English dictionary

BAS
extension for a BASIC language file (Computers)
BAs
plural of BA
bas
Officers and enlisted personnel with BAS authorized on tour orders will automatically be paid BAS for each day of active duty
bas
Business Activity Statement
bas
Server used to manage data transport in ATM mode for ADSL-based Internet access offerings Each BAS on the France Télécom network is connected to approximately 10 DSLAMs (q v ) and groups the traffic handled by those devices Consequently, the area covered by a BAS is referred to by France Télécom as a platform Two ATM circuits, one "incoming" and one "outgoing", are put in place between the client and the BAS to which he or she is connected
bas
Basic source code file
bas
Battalion Aid Station
bas
Basic Allowance for Subsistance
bas
battlefield automation systems
bas
Bureau of Apprenticeship Standards
bas
British Antarctic Survey (you should know this one!) BASMU - BAS Medical Unit BAT - British Antarctic Territory BC - Base Commander BGA - Base General Assistant BGS - British Geological Survey BI - Bird Island (station code) BSD - Biological Sciences Division
bas
Beef Assurance Scheme
bas
Basic
bas
Medieval category of soft instruments, used principally for indoor occasions, as distinct from haut, or loud, instruments
bas
Block Acquisition Sequence
bas
Business Application Services A function of the CICSPlex System Management (SM) product which manages CICS resource definitions and the CICS installation process
bas
Broadband Access Server A device that provides connectivity between customer-provisioned DSL services and Network Access Provididers; ie it is the interface between Network Access Providers and Network Service Providers
Turkish - Turkish
Bastı
Bastırmak işi
Kışın keçi ve koyunların yemesi için yazın kesilerek üst üste yığılmış meşe ağacının dalları
Bastırmak
kaplamak
Bastırmak
(Osmanlı Dönemi) GALEBE
bas
Sesi böyle olan sanatçı
bas
En kalın erkek sesi
bas
Basınçlı suyla tuvaletin yıkanmasını sağlayan aygıt
bas
En kalın sesli orkestra çalgısı
bastırmak
Ansızın birinin yanına gitmek
bastırmak
Basma işini yaptırmak
bastırmak
Gidermek
bastırmak
Ansızın birinin yanına gitmek: "Ama bir evi tek başına çeviren, o evin düzeninden sorumlu kadınlar ansızın bastıran konuktan her zaman tedirgin olurlar."- O. Rifat
bastırmak
Kümes hayvanlarını kuluçkaya yatırmak
bastırmak
Birdenbire ve pek çok etkisini göstermek: "Tipi birdenbire bastırmış."- S. F. Abasıyanık
bastırmak
Gidermek: "Heyecanını bir türlü bastıramıyor."- N. Araz
bastırmak
Cevabı hemen yetiştirmek
bastırmak
Basma işini yaptırmak: "Çok güçlüydü, bastırdı, omuzlarını yatağa yapıştırdı âdeta."- T. Dursun K. Zararlı bir olayı önlemek. Üstünlüğünü göstermek: "Şişman, kısa boylu bir yüzbaşı usulsüzlükte, şarlatanlıkta, inatta hepimizi bastırıyor."- Ö. Seyfettin
bastırmak
Baskı yapmak, üzerine iyice düşmek: "Köyün ihtiyarları da Feyziye'nin babasına bastırmışlar, onları bağışlatmışlar."- E. Bener
bastırmak
Birdenbire ve pek çok etkisini göstermek
bastırmak
Zararlı bir olayı önlemek
bastırmak
Baskı yapmak, üzerine iyice düşmek
bastırmak
Üstünlüğünü göstermek
bastırmak
Bir kumaşın kenarını kıvırıp dikmek
English - Turkish

Definition of bastırma in English Turkish dictionary

BAS
(Askeri) iaşe bedeli, tayin bedeli; tabur yardım istasyonu (basic allowance for subsistence; battalion aid station)
bastırma
Favorites