baskıncı

listen to the pronunciation of baskıncı
Turkish - English
attacker; assailant; raider
raid
raider
baskın
{s} dominant

The union has a dominant influence on the conservative party. - Sendikanın muhafazakâr bir parti üzerinde baskın bir etkisi var.

In order to learn an indigenous or minority language, it is often necessary to learn the dominant language of the region or country. - Yerli veya azınlık dilini öğrenmek için, genellikle bölgenin veya ülkenin baskın dilini öğrenmek gereklidir.

baskın
raid

Our army staged a night raid against the enemy. - Bizim ordu düşmana karşı bir gece baskını düzenledi.

The Melbourne police raided the bookstore for violating censorship laws. - Melbourne polisi sansür yasalarını ihlal ettiği için kitapçıya baskın düzenledi.

baskın
(Askeri) invasion
baskın
(Avcılık) entry
baskın
descent on
baskın
(Askeri) floods

Man fears disasters such as floods and fires. - İnsan su baskınları ve yangınlar gibi felaketlerden korkar.

Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain. - Onlarca insan şiddetli yağmurun yol açtığı ani su baskınlarında öldü.

baskın
overwhelming
baskın
(Askeri) blitz
baskın
overflow
baskın
dominant wind
baskın
descent upon
baskın
swoop down on
baskın
heavy

We had flooding because of last week's heavy rains. - Geçen haftanın sağanak yağışları nedeniyle su baskınımız vardı.

In the wake of the heavy rain, there was a major flood. - Şiddetli yağmurun ardından büyük bir sel baskını oldu.

baskın
surpassing
baskın
inroads

The army made inroads into the neighboring country. - Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.

baskın
incursion
baskın
irruptive
baskın
bust

The police have made hundreds of drug busts across the country. - Polis ülke çapında yüzlerce uyuşturucu baskınları yaptı.

baskın
{i} surprise

Our army took the kingdom by surprise. - Ordumuz kırallığa baskın yaptı.

Baskın
(Askeri) surprise attack
baskın
unexpected attack, raid
baskın
overpowering, superior
baskın
swoop
baskın
foray
baskın
predominant
baskın
irruption
baskın
prepotent
baskın
raid, inroad, foray, incursion; (polis baskını) bust; descent (on/upon sb), unexpected visit; dominant, predominant
baskın
more powerful (than)
baskın
preponderant
baskın
inroad

The army made inroads into the neighboring country. - Ordu komşu ülkeye baskınlar yaptı.

baskın
pressed down
baskın
forage
baskın
(Konuşma Dili) unexpected visit
baskın
sudden attack
baskın
overpowering
baskın
heavy, oppressive
baskın
descent
baskın
biol. dominant
Turkish - Turkish
Baskın yapan kimse
BASKIN
(Osmanlı Dönemi) Ansızın, birdenbire hücum
BASKIN
(Osmanlı Dönemi) Basıp geçen, galip, üstün
BASKIN
(Osmanlı Dönemi) t. Ağır, sakil
Baskın
dominant
baskın
Kısa süreli, beklenmedik saldırı: "Bu dört kişi güç bela baskından kurtulup bana sığınmış."- R. H. Karay
baskın
Sertlik, zorluk bakımından üstün: "Belli bir şey ki, bu genç ikisinden de baskın, çekemiyorlar."- H. Taner
baskın
Sertlik, zorluk bakımından üstün
baskın
Suç işlediği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girme
baskın
Kısa süreli, beklenmedik saldırı
baskıncı
Favorites