He couldn't do even simple arithmetic.
- O, basit aritmetiği bile yapamadı.
Any universe simple enough to be understood is too simple to produce a mind able to understand it.
- Anlaşılması yeterince basit bir evren onu anlayabilecek bir aklı üretemeyecek kadar çok basittir.
You always take things too easy.
- Şeyleri her zaman çok basite alıyorsun.
There is probably an easy solution to the problem.
- Soruna basit bir çözüm muhtemelen mevcut.
Mike made a crude table out of logs.
- Mike kütüklerden basit bir masa yaptı.
The method was crude, but very effective.
- Yöntem basit ama çok etkiliydi.
The rooms in this hotel are pretty basic.
- Bu otelin odaları oldukça basit.
Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
- Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
Digital cameras aren't as good as rudimentary cameras.
- Dijital fotoğraf makineleri basit kameralar kadar iyi değildir.
He gives plain, simple explanations.
- Sade, basit açıklamalar yapar.
Mary wore a plain white dress.
- Mary basit bir beyaz elbise giydi.
That makes everything simpler.
- Bu her şeyi daha basit yapar.
Is there a simpler amino acid than glycine?
- Glisinden daha basit bir amino asit var mı?
Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
- Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
That's a pretty straightforward question.
- Bu oldukça basit bir soru.
Now that was a simplistic answer.
- Şimdi bu basit bir cevaptı.