Tom stifled a scream.
- Tom bir çığlık bastırdı.
I had to stifle my anger in front of him.
- Onun önünde öfkemi bastırmak zorunda kaldım.
She likes subdued colors.
- O bastırılmış renkleri sever.
He subdued his passions.
- O, tutkularını bastırdı.
She likes subdued colors.
- O bastırılmış renkleri sever.
I could not subdue the desire to laugh.
- Ben gülme arzumu bastıramadım.
She can't suppress her emotions.
- O, duygularını bastıramaz.
Tom suppressed his anger.
- Tom öfkesini bastırdı.
Tom suppressed a smile.
- Tom bir tebessümü bastırdı.
Tom suppressed a yawn.
- Tom bir esnemeyi bastırdı.
The army quelled the rebellion.
- Ordu isyanı bastırdı.
You're sexually repressed.
- Sen cinsel olarak bastırılmışsın.
She's sexually repressed.
- O cinsel olarak bastırılmış.
He pressed his face against the shop window.
- Yüzünü vitrine bastırdı.
She pressed her lips firmly together.
- Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
You're sexually repressed.
- Sen cinsel olarak bastırılmışsın.
She's sexually repressed.
- O cinsel olarak bastırılmış.