bas- tır

listen to the pronunciation of bas- tır
Turkish - English

Definition of bas- tır in Turkish English dictionary

bastır
stifle

Tom stifled a scream. - Tom bir çığlık bastırdı.

I had to stifle my anger in front of him. - Onun önünde öfkemi bastırmak zorunda kaldım.

bastır
{f} subdued

She likes subdued colors. - O bastırılmış renkleri sever.

He subdued his passions. - O, tutkularını bastırdı.

bastır
subdue

She likes subdued colors. - O bastırılmış renkleri sever.

I could not subdue the desire to laugh. - Ben gülme arzumu bastıramadım.

bastır
quench
bastır
suppress

She can't suppress her emotions. - O, duygularını bastıramaz.

Tom suppressed his anger. - Tom öfkesini bastırdı.

bastır
{f} suppressed

Tom suppressed a smile. - Tom bir tebessümü bastırdı.

Tom suppressed a yawn. - Tom bir esnemeyi bastırdı.

bastır
drown out
bastır
{f} quenched
bastır
quell

The army quelled the rebellion. - Ordu isyanı bastırdı.

bastır
override
bastır
repress

You're sexually repressed. - Sen cinsel olarak bastırılmışsın.

She's sexually repressed. - O cinsel olarak bastırılmış.

bastır
{f} press

He pressed his face against the shop window. - Yüzünü vitrine bastırdı.

She pressed her lips firmly together. - Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.

bastır
overbear
bastır
overbearing
bastır
repressed

You're sexually repressed. - Sen cinsel olarak bastırılmışsın.

She's sexually repressed. - O cinsel olarak bastırılmış.

bastır
overbore
bastır
overborne