I had to stifle my anger in front of him.
- Onun önünde öfkemi bastırmak zorunda kaldım.
Tom stifled a scream.
- Tom bir çığlık bastırdı.
He subdued his passions.
- O, tutkularını bastırdı.
She likes subdued colors.
- O bastırılmış renkleri sever.
He subdued his passions.
- O, tutkularını bastırdı.
I could not subdue the desire to laugh.
- Ben gülme arzumu bastıramadım.
It will take a long time to suppress the revolt.
- Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek.
Tom couldn't suppress his anger.
- Tom öfkesini bastıramadı.
Tom suppressed a yawn.
- Tom bir esnemeyi bastırdı.
The uprising was brutally suppressed.
- İsyan çok sert bir biçimde bastırıldı.
The army quelled the rebellion.
- Ordu isyanı bastırdı.
She's sexually repressed.
- O cinsel olarak bastırılmış.
You're sexually repressed.
- Sen cinsel olarak bastırılmışsın.
The crowd pressed toward the gate.
- Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
Tom had his ear pressed to the door, trying to hear what was going on in the next room.
- Tom kulağını kapıya bastırdı, bitişik odada neler olduğunu duymaya çalıştı.
He's sexually repressed.
- O cinsel olarak bastırılmış.
She's sexually repressed.
- O cinsel olarak bastırılmış.