The apparent truth was really a lie.
- Bariz gerçek gerçekten bir yalandı.
The danger was not apparent.
- Tehlike bariz değildi.
It was a blatant attempt to win Tom over.
- Tom'u ikna ederek kendi tarafına çekmek bariz bir girişimdi.
This is a gross violation of privacy.
- Bu gizliliğin bariz bir ihlalidir.
The scar on his forehead is conspicuous.
- Onun alnındaki yara bariz.
The experiment was a conspicuous failure.
- Deney bariz bir hataydı.
Height is a distinct advantage in basketball.
- Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.