During my childhood, I used to come here frequently, look around and think.
- Düşünmek ve etrafa bakınmak için çocukluğum sırasında buraya sıklıkla gelirdim.
She did nothing but look around.
- O, etrafına bakınmaktan başka bir şey yapmadı.
Tom looked around, but didn't see anyone.
- Tom etrafına bakındı ama kimseyi görmedi.
For further information, see page 16.
- Daha fazla bilgi için, sayfa 16'ya bakın.
Look that word up in the dictionary.
- Sözlükte o sözcüğe bakın.
I think I'll look around a little more.
- Etrafıma biraz daha bakınmayı düşünüyorum.