Hisleri, görüntüleri, düşünceleri ya da anıları iletmeyen müzik sadece arka fon gürültüsüdür.
- Music that doesn't transmit feelings, images, thoughts, or memories is just background noise.
Fon müziği ile okumayı severim.
- I like to read with background music.
Bunun benim arka planımla alakası yok.
- This has no relevance to my background.
O her zaman arka plandadır.
- He is always in the background.
Bunun benim arka planımla alakası yok.
- This has no relevance to my background.
Arka planda deniz manzaralı bir resmimizi çektirelim.
- Let's get a picture of us with the sea in the background.
Onun alt yapısı onun selefininki ile paralellik göstermektedir.
- His background parallels that of his predecessor.
Onun işte bir alt yapısı var.
- He has a background in business.
Çok yönlü bir özgeçmişi var.
- There's a very sophisticated background.
İki başkan adayı arasında özgeçmiş ve ideoloji bakımından çok bariz fark var.
- There's a stark difference in background and ideology between the two presidential candidates.
Tom'un geçmişine bir göz attım ve o oldukça saygı duyulan bir adam gibi görünüyor.
- I checked on Tom's background and he seems to be a well-respected man.
Ailenin kültürel geçmişini göz önüne almak çok önemlidir.
- It is very important to consider the cultural background of the family.
Norveç bayrağında kırmızı zemin üzerinde beyaz kenarlıklı koyu mavi Nordik haç vardır ve 1821 yılından kalmadır.
- The Norwegian flag has a dark blue Nordic cross with white border on a red background, and it is from 1821.
Tom yoksul bir sosyal çevreden geldi ama daha sonra oldukça zengin oldu.
- Tom came from a poor background, but he later became quite rich.
She has a good academic backround.
The lawyer had a background in computer science.
The photographer let us pick a background for the portrait.
The antivirus program is running in the background.
... What pinning means is that these movies will then be automatically in the background, downloaded ...
... He will be well known to you as with a background in print ...