During the intermission I got up to stretch my legs.
- Molada bacaklarımı germek için kalktım.
He sat on the bench and crossed his legs.
- Kanepeye oturdu ve bacak bacak üstüne attı.
The aardvark has powerful limbs and sharp claws so it can burrow into earth at high speed.
- Yer domuzunun güçlü bacakları ve keskin pençeleri var böylece yüksek hızda toprağa tünel kazabilir.
Pinocchio's legs were so stiff that he could not move them.
- Pinokyo'nun bacakları o kadar sertti ki onları hareket ettiremiyordu.
Mary’s cat is so sweet that I really don’t mind him curling up in my lap, but the way he insists on kneading my legs with his claws makes me feel like a pincushion.
- Mary'nin kedisi o kadar tatlı ki onun kucağımda kıvrılıp yatmasını gerçekten umursamıyorum fakat pençeleriyle bacaklarımı ovmakta ısrar etme tarzı bana iğne yastığı gibi hissettiriyor.