I have attempted to create a good essay which utilizes my Japanese, but my professor said that much of it was incorrect and that I have to do it all over again.
- Japoncam için faydalı olacak güzel bir yazı hazırlamaya çalıştım, ama öğretmenim yazıda epey yanlışlar olduğunu ve yeni baştan yazmam gerektiğini söyledi.
Tom had to write the report all over again.
- Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
We talked about various topics.
- Biz değişik başlıklarda konuştuk.
I succeeded in reaching the top of the mountain.
- Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
She will arrive in Tokyo at the beginning of next month.
- Önümüzdeki ayın başında Tokyo'ya varacak.
I was beginning to lose my cool.
- Soğuk kanlılığımı kaybetmeye başlıyordum.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit.
- Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.
I have a bad headache.
- Korkunç derecede başım ağrıyor.
Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar.
- Batılı ülkeler doları güçlendirmek için baş başa verip düşünüyorlar.
His failure was mainly due to carelessness.
- Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.
When to start is the main problem.
- Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.
The couple carved their initials in an oak tree.
- Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
Tom carefully read over the contract.
- Tom sözleşmeyi dikkatli bir şekilde baştan sona okudu.
Read over your paper before you hand it in.
- Teslim etmeden önce kağıdını baştan sona oku.
Success can also be seductive.
- Başarı aynı zamanda baştan çıkarıcı olabilir.
None of this is very seductive.
- Bunun hiç biri çok baştan çıkarıcı değil.
The two boys traveled throughout the land.
- İki çocuk araziyi baştan başa dolaştı.
The two boys traveled throughout the land.
- İki çocuk araziyi baştan başa dolaştı.
Sami was the killer all along.
- Sami baştan beri katildi.
When an organization or state fails, it is the leadership that is the root cause.
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee.
- Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
Washington is the capital of the United States.
- Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.
Kinshasa is the capital city of the Democratic Republic of Congo.
- Kinşasa, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin başşehridir.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
If I start eating potato chips, I can't stop.
- Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
If you flunk this exam, you'll have to repeat the course.
- Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.
I see no other course of action.
- Başka bir hareket tarzı göremiyorum.
It goes without saying that honesty is the key to success.
- Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
Trusting yourself is the key to success.
- Kendine güvenmek başarının anahtarıdır.
The mayor addressed the general public.
- Belediye başkanı halka hitap etti.
The president granted a general pardon.
- Başkan genel af ilan etti.
His parents were glad at his success in the examination.
- Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.
You'll get into trouble if your parents find out.
- Ailen anlarsa başın belaya girer.
My glasses started to slip down my nose.
- Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.
I don't poke my nose into other people's business.
- Burnumu başkalarının işine sokmam.
The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions.
- Menopoz, yumurtalıkların başlıca fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.
Mr. Jackson is our principal.
- Bay Jackson bizim başkanımız.
He bowed to me as he passed by.
- O, geçerken beni başıyla selamladı.
He bowed to me as he left the room.
- O, odadan ayrılırken başıyla beni selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
- Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
They are masterpieces of European art.
- Onlar Avrupa sanatının başyapıtlarıdırlar.
“The Satanic Verses” by Salman Rushdie is a real masterpiece of modern literature.
- Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.
Aside from him, nobody else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
Nobody else offered to help.
- Başka hiç kimse yardım etmeyi önermedi.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
- Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
The primary cause of his failure is laziness.
- Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
My grandfather nodded and smiled at me.
- Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
Grandmother carried the table by herself.
- Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.
The two premiers had nothing in common.
- İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
- Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
I thought it easy at first.
- Ben ilk başta onun kolay olduğunu düşündüm.
At first each man had paid $10.
- İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.
Tom G. Roberts is the Chief Justice of the U.S. Supreme Court.
- Tom G. Roberts, ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcıdır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
- Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
Baseball season has begun.
- Beyzbol sezonu başladı.
Get these going, start from scracth, ok?.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
Every man's work, whether it be literature or music or a picture or architecture or anything else, is always a portrait of himself.
- Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.
Tom loves architecture more than anything else in the world.
- Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
- Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
All beginnings are difficult.
- Bütün başlangıçlar zordur.
Modern philosophy has its beginnings in the 19th century.
- Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.
You will succeed in the end.
- Sonunda başaracaksın.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love.
- İnsanlar seçtiklerinde sevmeye başlayabilir ama biten sevgi geldiğinde seçenekleri yoktur.
If you had to do it all over again, what would you do differently?
- Yeni baştan yapman gerekse neyi farklı yapardın?
It's happening all over again.
- Bu yeni baştan oluyor.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.