Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
Next month it'll be five years since he began playing the violin.
- Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.
You began to learn Esperanto.
- Esperanto öğrenmeye başladınız.
They started running.
- Onlar koşmaya başladılar.
They began to run all at once.
- Hep birden koşmaya başladılar.
All beginnings are difficult.
- Bütün başlangıçlar zordur.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
When we went to the hall, the concert had already begun.
- Salona gittiğimizde, konser çoktan başlamıştı.
My memory of her has begun to recede.
- Onunla ilgili anılarım azalmaya başladı.
Now I must go about my work.
- Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
I must set about that work without delay.
- Gecikmeden o işe başlamalıyım.
We got up early and set about cleaning our house.
- Erken kalktık ve evimizi temizlemeye başladık.
Now let's get down to work.
- Şimdi çalışmaya başlayalım.
I've never seen him really get down to work.
- Onun gerçekten işe başladığın asla görmedim.
Hostilities commenced.
- Düşmanlıklar başladı.
Commencement is typically the first or second Saturday in April.
- Başlangıç genellikle nisan ayının birinci ya da ikinci cumartesisidir.
There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
- Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.
Let's start off on the same page.
- Aynı sayfada başlayalım.