Is there anyone else wanting to eat?
- Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
- Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
Am I that much different from everyone else?
- Ben başka herkesten o kadar farklı mıyım?
Did Jesus walk over water and then turn it into wine? No, that's a different story!
- İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü? Hayır bu başka bir konu!
I have another friend in China.
- Çin'de başka bir arkadaşım var.
Show me another camera.
- Bana başka bir kamera göster.
I had no other choice.
- Başka seçeneğim yoktu.
When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
- Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.
I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
- Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
I could not have done otherwise.
- Başka türlü yapamazdım.
There was no one there besides me.
- Orada benden başka kimse yoktu.
Did Mary have any other children besides Jesus?
- Mary'nin İsa dışında başka çocukları var mı?
It's none other than Tom!
- O, Tom'dan başkası değil.
Did anybody other than Jim see her?
- Jim'den başka onu gören biri var mı?
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
We had no choice but to leave the matter to him.
- Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
To be happy and not ask any more questions would be best.
- Mutlu olmak ve başka soru sormamak en iyisi olur.
I don't want any more surprises.
- Başka sürprizler istemiyorum.
Tom reads more books than anyone else I know.
- Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
They have no more wine.
- Onların başka şarapları yok.
What else did you find in Tom's apartment?
- Tom'un dairesinde başka ne buldun?
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
- Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
What else could I have done?
- Başka ne yapabilirdim?
Tom didn't know what else to say.
- Tom başka ne söyleyeceğini bilmiyordu.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
We agreed that there was no other alternative.
- Başka seçenek olmadığını kabul ettik.
Do you have anything further to say?
- Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
We need to avoid any further delays.
- Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
- Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
I know nothing except that she left last week.
- Geçen hafta ayrıldığından başka bir şey bilmiyorum.
Tom had no choice except to accept the consequences.
- Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
The President had the power to save the men from execution at the stroke of a pen.
- Başkanın adamları ipten alacak gücü vardı, bir kalem oynatmaya bakardı iş.
Save your long-winded explanations for someone else.
- Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.