alteration, though it be from worse to better, hath in it inconveniences….
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
Is this a different word or just another form of the same word?
- Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi?
Did Jesus walk over water and then turn it into wine? No, that's a different story!
- İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü? Hayır bu başka bir konu!
Show me another camera.
- Bana başka bir kamera göster.
Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
- Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.
They are talking loudly when they know they are disturbing others.
- Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
- Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
I tried to convince Tom otherwise.
- Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
Did Mary have any other children besides Jesus?
- Mary'nin İsa dışında başka çocukları var mı?
I don't have any other hobbies besides football.
- Futbol dışında başka hiçbir hobim yoktur.
It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this.
- Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.
The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
We had no choice but to leave the matter to him.
- Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
Unless you have any more questions, I'd like to go now.
- Başka sorunuz yoksa, şimdi gitmek istiyorum.
I don't want any more surprises.
- Başka sürprizler istemiyorum.
Cows are more useful than any other animal in this country.
- İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır.
Good health is more valuable than anything else.
- İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
What else did you find in Tom's apartment?
- Tom'un dairesinde başka ne buldun?
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
- Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
What else could I have done?
- Başka ne yapabilirdim?
Tom doesn't know what else to do.
- Tom başka ne yapacağını bilmiyor.
We have no alternative but to work.
- Çalışmaktan başka alternatifimiz yok.
We agreed that there was no other alternative.
- Başka seçenek olmadığını kabul ettik.
Do you have anything further to say?
- Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
Do you have any further questions?
- Başka sorularınız var mı?
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
- Adam üç gündür bir şey yememişti, yiyecekten başka bir şey düşünemiyordu.
Nothing could be done, except wait.
- Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.
Nothing but peace can save the world.
- Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.
Save your long-winded explanations for someone else.
- Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.