başkalaştırma

listen to the pronunciation of başkalaştırma
Turkish - English
(Ticaret) alteration
The act of altering or making different

alteration, though it be from worse to better, hath in it inconveniences….

An alteration is a change in or to something. Making some simple alterations to your diet will make you feel fitter = change
{n} a change made, the act of changing
change or modification
The alteration of something is the process of changing it. Her jacket was at the boutique waiting for alteration. a small change that makes someone or something slightly different, or the process of this change alteration to
The state of being altered; a change made in the form or nature of a thing; changed condition
{i} modification, change; correction, adjustment
the act of making something different as e
the size of a garment
başka
else

Nobody else got hurt. - Başka hiç kimse yaralanmadı.

Is there anyone else wanting to eat? - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?

başka
different

Did Jesus walk over water and then turn it into wine? No, that's a different story! - İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü? Hayır bu başka bir konu!

Is this a different word or just another form of the same word? - Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi?

başka
another

Show me another camera. - Bana başka bir kamera göster.

Say it in another way. - Onu başka bir şekilde söyle.

başka
other

I had no other choice. - Başka seçeneğim yoktu.

Everyone has the right to own property alone as well as in association with others. - Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.

başka
otherwise

Now that I am a teacher, I think otherwise. - Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.

I tried to convince Tom otherwise. - Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.

başka
beside

I don't have any other hobbies besides football. - Futbol dışında başka hiçbir hobim yoktur.

Was there anybody else besides Tom? - Tom'un dışında başka biri var mıydı?

başka
other than

Tom doesn't know anything about Mary, other than her name. - Tom, onun adından başka Mary hakkında bir şey bilmiyor.

The little girl never smiles at anyone other than Emily. - Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.

başka
forth
başkalaştırmak
alter
başka
but

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

başka
any more

Be happy and don't ask any more questions...that is best. - Mutlu ol ve başka soru sorma... bu en iyisi.

I don't want any more surprises. - Başka sürprizler istemiyorum.

başka
(Bilgisayar) more

Tom reads more books than anyone else I know. - Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.

They have no more wine. - Onların başka şarapları yok.

başka
apart

Apart from his parents, no one knows him very well. - Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.

Apart from my sister, my family doesn't watch TV. - Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.

başka
saving
başka
{s} distinct
başka
what else

Tom didn't know what else to do. - Tom başka ne yapacağını bilmiyordu.

Tom didn't know what else to say. - Tom başka ne söyleyeceğini bilmiyordu.

başka
alternate
başka
alternative

We agreed that there was no other alternative. - Başka seçenek olmadığını kabul ettik.

They had no alternative but to retreat. - Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.

başka
further

Any further comment is redundant. - Daha başka yorum lüzumsuzdur.

Do you have any further questions to ask? - Soracak başka sorunuz var mı?

başka
atypical
başka
any further
başka
to another
başka
apart from

Apart from Barack Obama, all US presidents were white. - Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.

Apart from my sister, my family doesn't watch TV. - Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.

başka
except, apart (from), other (than)
başka
except

I know nothing except that she left last week. - Geçen hafta ayrıldığından başka bir şey bilmiyorum.

Nothing could be done, except wait. - Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.

başka
excepting
başka
barring
başka
other, another, different
başka
slang gypsy
başka
hetero
başka
another; other; different; else
başka
save

Save your long-winded explanations for someone else. - Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.

Nothing but peace can save the world. - Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.

başka
noneot
başkalaştırmak
to metamorphose
başkalaştırmak
transfigure
başkalaştırmak
metamorphose
Turkish - Turkish
Başkalaştırmak işi
Başka
özge
Başka
(Hukuk) MAADA
başka
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge: "Yıllar sonra olaya başka bir açıdan bakabildim."- H. Taner
başka
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge
başka
"Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılır
başka
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan
başka
Konu edilen, bilinenden ayrı nesne ve kimse için teklik veya çokluk olarak başkası, başkaları biçiminde kullanılır
başka
Konu edilen, bilinenden ayrı nesne ve kimse için teklik veya çokluk olarak başkası, başkaları biçiminde kullanılır: "Başkalarının otuz liraya yaptığı bir kostümü siz niye seksen liraya yapıyorsunuz?"- R. N. Güntekin. "Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılır
başka
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan: "Bütün bunlar beni herkesten başka bir insan yapmıyor."- H. E. Adıvar
başkalaştırmak
Başka bir duruma getirmek
başkalaştırma
Favorites