başkalaşmak

listen to the pronunciation of başkalaşmak
Turkish - English
alter
vary
grow different
to change, alter, become changed, become altered
to metamorphose, undergo metamorphosis
metamorphose
to metamorphose, to change, to alter
change
başka
else

In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us. - Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.

Nobody else got hurt. - Başka hiç kimse yaralanmadı.

başka
different

Is this a different word or just another form of the same word? - Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi?

Am I that much different from everyone else? - Ben başka herkesten o kadar farklı mıyım?

başka
another

Say it in another way. - Onu başka bir şekilde söyle.

It is difficult to translate a poem into another language. - Bir şiiri başka bir dile çevirmek zordur.

başka
other

When you talk to others, you're doing it with your arms crossed. - Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.

I had no other choice. - Başka seçeneğim yoktu.

başka
otherwise

I could not have done otherwise. - Başka türlü yapamazdım.

Now that I am a teacher, I think otherwise. - Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.

başkalaşma
{i} alteration
başka
beside

Did Mary have any other children besides Jesus? - Mary'nin İsa dışında başka çocukları var mı?

There was no one there besides me. - Orada benden başka kimse yoktu.

başka
other than

The little girl never smiles at anyone other than Emily. - Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.

It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this. - Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.

başka
forth
başka
but

There was nothing but an old chair in the room. - Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.

It was nothing but a joke. - Bu şakadan başka bir şey değildi.

başka
any more

Unless you have any more questions, I'd like to go now. - Başka sorunuz yoksa, şimdi gitmek istiyorum.

I don't want any more surprises. - Başka sürprizler istemiyorum.

başka
(Bilgisayar) more

Time is more precious than anything else. - Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.

Good health is more valuable than anything else. - İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.

başka
apart

What else did you find in Tom's apartment? - Tom'un dairesinde başka ne buldun?

Apart from my sister, my family doesn't watch TV. - Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.

başka
saving
başka
{s} distinct
başka
what else

Tom doesn't know what else to do. - Tom başka ne yapacağını bilmiyor.

What else could I have done? - Başka ne yapabilirdim?

başka
alternate
başka
alternative

They had no alternative but to retreat. - Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.

We agreed that there was no other alternative. - Başka seçenek olmadığını kabul ettik.

başka
further

Do you have any further questions? - Başka sorularınız var mı?

Do you have anything further to say? - Söyleyecek başka bir şeyin var mı?

başka
atypical
başka
any further
başka
to another
başka
apart from

Apart from my sister, my family doesn't watch TV. - Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.

Apart from his parents, no one knows him very well. - Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.

başka
except, apart (from), other (than)
başka
except

The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food. - Adam üç gündür bir şey yememişti, yiyecekten başka bir şey düşünemiyordu.

I know nothing except that she left last week. - Geçen hafta ayrıldığından başka bir şey bilmiyorum.

başka
excepting
başka
barring
başka
other, another, different
başka
slang gypsy
başka
hetero
başka
another; other; different; else
başka
save

The President called on everyone to save energy. - Başkan enerji tasarrufu yapmak için herkesi aradı.

Save your long-winded explanations for someone else. - Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.

başka
noneot
başkalaşma
vexation, getting out of sorts, getting annoyed; becoming troubled
başkalaşma
change, alteration
başkalaşma
Christianity the Transfiguration
başkalaşma
metamorphic
Turkish - Turkish
Başka bir varlığa, niteliğe dönüşmek, değişmek, farklılık kazanmak
Kötüleşmek, bozulmak
Biçim değiştirmek, istihale etmek
istihale etmek
Başka
özge
Başka
(Hukuk) MAADA
Başkalaşma
istihale
Başkalaşma
metamorfoz
başka
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge: "Yıllar sonra olaya başka bir açıdan bakabildim."- H. Taner
başka
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge
başka
"Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılır
başka
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan
başka
Konu edilen, bilinenden ayrı nesne ve kimse için teklik veya çokluk olarak başkası, başkaları biçiminde kullanılır
başka
Konu edilen, bilinenden ayrı nesne ve kimse için teklik veya çokluk olarak başkası, başkaları biçiminde kullanılır: "Başkalarının otuz liraya yaptığı bir kostümü siz niye seksen liraya yapıyorsunuz?"- R. N. Güntekin. "Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılır
başka
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan: "Bütün bunlar beni herkesten başka bir insan yapmıyor."- H. E. Adıvar
başkalaşma
Embriyon evresinden ergin olana değin bir hayvanın geçirdiği biçim ve yapı değişimleri, istihale, metamorfoz
başkalaşma
Başkalaşmak işi