He often attributes his failures to bad luck.
- Başarısızlıklarını çoğunlukla kötü şansa bağlıyor.
Sami had business failures.
- Sami'nin iş başarısızlıkları vardı.
Everybody expected that the experiment would result in failure.
- Herkes deneyin başarısızlıkla sonuçlanacağını bekliyordu.
We thought their shop was a failure, but now they've gotten out from under and even expanded.
- Biz onların dükkanının bir başarısızlık olduğunu düşündük, fakat şimdi, zor günleri atlattılar ve hatta büyüdüler.
Forgetting to say the graduating student's name at the graduation ceremony was a colossal miss.
- Mezuniyet töreninde mezun olan öğrencilerin adlarını söylemeyi unutmak şaşırtıcı bir başarısızlıktır.
That was a terrible miss! cried the commentators.
- Yorumcular Bu korkunç bir başarısızlıktı! diye bağırdılar.
Human beings often lack insight into their own faults and failings.
- İnsanoğlu çoğunlukla kendi hatalarına ve başarısızlıklarına karşı iç görüden yoksundur.
It's only a minor setback.
- Bu sadece küçük bir başarısızlık.
This is a serious setback.
- Bu ciddi bir başarısızlık.
His project ended in failure.
- Onun projesi başarısızlıkla sona erdi.
Success or failure is all the same to me.
- Başarı ya da başarısızlık ikisi de benim için aynıdır.