başar

listen to the pronunciation of başar
Turkish - English
{f} fare

In college, I fared ill with physics and well with chemistry. - Üniversitede fizik dersini başaramadım ama kimyayı başardım.

{f} accomplished

Ken finally accomplished what he set out to do. - Ken sonunda yapmak için yola çıktığı şeyi başardı.

If you had helped me, I could have accomplished the work. - Bana yardımcı olsaydın, işi başarabilirdim.

succeed in

You will succeed in the end. - Sonunda başaracaksın.

He will without doubt succeed in the exam. - Şüphesiz o, sınavda başarılı olacak.

{f} thriving
throve
{f} succeeding

If you're trying to scare me, you're succeeding. - Beni korkutmaya çalışıyorsan başarıyorsun.

He has no chance of succeeding. - Onun başarma şansı yok.

brought off
{f} achieving
thrive
{f} thrived
succeed

If it were not for her help, I would not succeed. - Onun yardımı olmasa, başaramam.

I hope that he will succeed. - Onun başaracağını umuyorum.

{f} thriven
contrive
{f} contrived
accomplish

Fred told his wife about the goals that he wanted to accomplish. - Fred başarmak istediği amaçlardan karısına bahsetti.

If you had helped me, I could have accomplished the work. - Bana yardımcı olsaydın, işi başarabilirdim.

bringoff
broughtoff
effectuate
başar
Favorites