There was no evidence connecting Fadil to the crime.
- Fadıl'ı suça bağlayan hiçbir kanıt yoktu.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
It's not legally binding.
- O yasal olarak bağlayıcı değil.
I'll give you the link to the website.
- İnternet sitesi için sana bağlantı vereceğim.
I'll send you the link to my website.
- Sana web sitem için bağlantı göndereceğim.
Tom tied the rope around his waist.
- Tom ipi beline bağladı.
Tie Tom up with this piece of rope.
- Bu ip parçası ile Tom'u bağla.
The mother tied a ribbon in her daughter's hair.
- Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.
Tom tied his boat to the dock.
- Tom teknesini iskeleye bağladı.
Our hearts are linked.
- Kalplerimiz bağlantılıydı.
These sentences are not directly linked.
- Bu cümleler doğrudan doğruya bağlantılı değildir.
Tom is going to want to tie up some loose ends.
- Tom bazı yarım kalmış işleri bağlayacak.
It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
- ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
The events were closely linked.
- Olaylar yakından bağlantılı idi.
Please make sure that your seat belt is securely fastened.
- Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.
Tom fastened his seat belt.
- Tom emniyet kemerini bağladı.
Tom tied his shoe laces.
- Tom ayakkabı bağlarını bağladı.
Mary laced up her boots.
- Mary çizmelerini bağladı.
I'm not connecting your computers.
- Ben senin bilgisayarlarını bağlamıyorum.
Connecting a PC to the internet is not rocket science.
- İnternete bir PC bağlamak roket bilimi değildir.
It's not legally binding.
- O yasal olarak bağlayıcı değil.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
He connected the cord to the machine.
- O, kordonu makineye bağladı.
A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord.
- Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.
We ascribe his success to hard work.
- Onun başarısını sıkı çalışmaya bağladık.
Please fasten your seat belt.
- Lütfen emniyet kemerinizi bağlayın.
Fasten your seatbelt.
- Emniyet kemerini bağla.
Mary attached Tom's mittens to his coat.
- Mary Tom'un eldivenlerini ceketine bağladı.
The driver is deeply attached to his old car.
- Sürücü eski arabasına derinden bağlandı.
Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı.
I can't tie a very good knot.
- Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.
You can't destroy the precious bond between mother and child.
- Anne ve çocuk arasındaki değerli bağları yok edemezsiniz.
Attach the two cables together.
- İki kabloyu birbirine bağla.
Tom attached some twine to the kite.
- Tom uçurtmaya biraz ip bağladı.
Please make sure that your seat belt is securely fastened.
- Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.
Tom knotted the rope securely.
- Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.