bağlan

listen to the pronunciation of bağlan
Turkish - English
(Bilgisayar) link to

Would you be able to write down the link to the site? - Siteye bağlantı yazabilir misiniz?

I'll send you the link to my website. - Sana web sitem için bağlantı göndereceğim.

(Bilgisayar) connection to
(Bilgisayar) link

A chain is made up of many links. - Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.

Tom linked to my website from his blog. - Tom bloğundan benim siteme bağlandı.

(Bilgisayar) connect to

I can't connect to the Internet. - Ben internete bağlanamıyorum.

How do I connect to your Wi-Fi? - Senin Wi-Fi'yına nasıl bağlanırım?

(Bilgisayar) port
{f} connected

A man touched down on the moon. A wall came down in Berlin. A world was connected by our own science and imagination. - Bir insan aya indi. Berlinde bir duvar yıkıldı. Bir dünya kendi bilimimizle ve hayal gücümüzle bağlandı.

The two cities are connected by this highway. - İki şehir bu otoyol ile birbirine bağlandı.

turn upon
{f} binding
{f} bound

The thief was bound hand and foot. - Hırsızın eli ve ayağı bağlandı.

The hostages were bound and gagged. - Rehineler bağlandı ve ağızları kapatıldı.

connect

You should cut off your connections with that group. - O grupla bağlantıları kesmelisin.

Languages that would have never found themselves together in a traditional system, can be connected in Tatoeba. - Kendilerini geleneksel bir sistem içinde asla birlikte bulmamış olan diller Tatoeba'da bağlanabilirler.

adhere to
tie up
bağla
(Bilgisayar) anchor
bağla
binding

A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant. - Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.

It's not legally binding. - O yasal olarak bağlayıcı değil.

bağla
(Bilgisayar) link to

I'll give you the link to the website. - İnternet sitesi için sana bağlantı vereceğim.

I'll send you the link to my website. - Sana web sitem için bağlantı göndereceğim.

bağla
{f} tether
farklı bağlan
(Bilgisayar) attach as
farklı bağlan
(Bilgisayar) connect as
bağla
ascribe to
bağla
{f} rope

Tom knotted the rope securely. - Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.

Tie Tom up with this piece of rope. - Bu ip parçası ile Tom'u bağla.

bağla
{f} tied

They tied the thief to the tree. - Onlar hırsızı ağaca bağladılar.

The mother tied a ribbon in her daughter's hair. - Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.

bağla
plumb in
bağla
{f} linked

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism. - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

These sentences are not directly linked. - Bu cümleler doğrudan doğruya bağlantılı değildir.

bağla
{f} fastening
bağla
tie up

Tom is going to want to tie up some loose ends. - Tom bazı yarım kalmış işleri bağlayacak.

bağla
{f} attaching
bağla
{f} link

A chain is made up of many links. - Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.

The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet. - Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.

bağla
buckle up
bağla
{f} fastened

He fastened the horse's pack with a rope. - O, atın yükünü iple bağladı.

Tom fastened his seat belt. - Tom emniyet kemerini bağladı.

bağla
{f} lace

Tom tied his shoe laces. - Tom ayakkabı bağlarını bağladı.

Mary laced up her boots. - Mary çizmelerini bağladı.

bağla
{f} connecting

I am connecting this computer to the Internet. - İnternet'e bu bilgisayarla bağlanıyorum.

I'm not connecting your computers. - Ben senin bilgisayarlarını bağlamıyorum.

bağla
bind

It's not legally binding. - O yasal olarak bağlayıcı değil.

A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant. - Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.

bağla
do up
bağla
{f} cord

A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord. - Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.

He connected the cord to the machine. - O, kordonu makineye bağladı.

bağla
ascribe

We ascribe his success to hard work. - Onun başarısını sıkı çalışmaya bağladık.

bağla
{f} strapping
bağla
fasten

She advised him to fasten his seat belt. - O ona emniyet kemerini bağlamasını tavsiye etti.

Fasten your seatbelt. - Emniyet kemerini bağla.

bağla
{f} attached

Tom attached some twine to the kite. - Tom uçurtmaya biraz ip bağladı.

The driver is deeply attached to his old car. - Sürücü eski arabasına derinden bağlandı.

bağla
{f} strap
bağla
{f} tie

They tied the thief to the tree. - Onlar hırsızı ağaca bağladılar.

The bureaucrats maintain solid ties with the gigantic corporations. - Bürokratlar dev şirketler ile sağlam bağları sürdürürler.

bağla
hook up
bağla
{f} bond

You can't destroy the precious bond between mother and child. - Anne ve çocuk arasındaki değerli bağları yok edemezsiniz.

bağla
{f} taping
bağla
attach

The driver is deeply attached to his old car. - Sürücü eski arabasına derinden bağlandı.

Attach the two cables together. - İki kabloyu birbirine bağla.

bağla
ascribe to be
bağla
attach to
bağla
ligate
bağla
{f} coupling
bağla
{f} secured
bağla
corded
bağla
bonded
bağla
{f} secure

Please make sure that your seat belt is securely fastened. - Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.

Tom knotted the rope securely. - Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.

bağla
bonding
bağla
belay
bağla
ascribeto
bağla
plumbin
bağla
doup
burada ağa bağlan
(Bilgisayar) map network here
el ile bağlan
(Bilgisayar) log on manually
Turkish - Turkish
Kızıl renkli bir su kuşu
bağla
Değirmen çarkını franleyen ağaç
bağla
Su hendi tıkaçı
bağlan
Favorites