bağlan

listen to the pronunciation of bağlan
Turkish - English
(Bilgisayar) link to

I'll send you the link to my website. - Sana web sitem için bağlantı göndereceğim.

I'll give you the link to the website. - İnternet sitesi için sana bağlantı vereceğim.

(Bilgisayar) connection to
(Bilgisayar) link

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism. - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

A chain is made up of many links. - Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.

(Bilgisayar) connect to

How do I connect to your Wi-Fi? - Senin Wi-Fi'yına nasıl bağlanırım?

I connect to the Internet almost every day. - Ben hemen hemen her gün internet'e bağlanırım.

(Bilgisayar) port
{f} connected

Languages that would have never found themselves together in a traditional system, can be connected in Tatoeba. - Kendilerini geleneksel bir sistem içinde asla birlikte bulmamış olan diller Tatoeba'da bağlanabilirler.

The two cities are connected by this highway. - İki şehir bu otoyol ile birbirine bağlandı.

turn upon
{f} binding
{f} bound

The hostages were bound and gagged. - Rehineler bağlandı ve ağızları kapatıldı.

The thief was bound hand and foot. - Hırsızın eli ve ayağı bağlandı.

connect

He has no connection with this affair. - Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.

With your connections, you should be able to find a job for Tom. - Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.

adhere to
tie up
bağla
(Bilgisayar) anchor
bağla
binding

A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant. - Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.

It's not legally binding. - O yasal olarak bağlayıcı değil.

bağla
(Bilgisayar) link to

I'll give you the link to the website. - İnternet sitesi için sana bağlantı vereceğim.

Would you be able to write down the link to the site? - Siteye bağlantı yazabilir misiniz?

bağla
{f} tether
farklı bağlan
(Bilgisayar) attach as
farklı bağlan
(Bilgisayar) connect as
bağla
ascribe to
bağla
{f} rope

Tom knotted the rope securely. - Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.

Tom was tied with a yellow nylon rope. - Tom sarı renkli naylon bir iple bağlandı.

bağla
{f} tied

The mother tied a ribbon in her daughter's hair. - Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.

They tied the thief to the tree. - Onlar hırsızı ağaca bağladılar.

bağla
plumb in
bağla
{f} linked

These sentences are not directly linked. - Bu cümleler doğrudan doğruya bağlantılı değildir.

The events were closely linked. - Olaylar yakından bağlantılı idi.

bağla
{f} fastening
bağla
tie up

Tom is going to want to tie up some loose ends. - Tom bazı yarım kalmış işleri bağlayacak.

bağla
{f} attaching
bağla
{f} link

The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet. - Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.

A chain is made up of many links. - Bir zincir birçok bağlantıdan oluşur.

bağla
buckle up
bağla
{f} fastened

He fastened the horse's pack with a rope. - O, atın yükünü iple bağladı.

Please make sure that your seat belt is securely fastened. - Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.

bağla
{f} lace

Tom tied his shoe laces. - Tom ayakkabı bağlarını bağladı.

Mary laced up her boots. - Mary çizmelerini bağladı.

bağla
{f} connecting

Connecting a PC to the internet is not rocket science. - İnternete bir PC bağlamak roket bilimi değildir.

I'm not connecting your computers. - Ben senin bilgisayarlarını bağlamıyorum.

bağla
bind

A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant. - Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.

It's not legally binding. - O yasal olarak bağlayıcı değil.

bağla
do up
bağla
{f} cord

A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord. - Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.

He connected the cord to the machine. - O, kordonu makineye bağladı.

bağla
ascribe

We ascribe his success to hard work. - Onun başarısını sıkı çalışmaya bağladık.

bağla
{f} strapping
bağla
fasten

Fasten your seat belt when you drive. - Araba kullanırken emniyet kemerinizi bağlayın.

Please fasten your seat belt. - Lütfen emniyet kemerinizi bağlayın.

bağla
{f} attached

The driver is deeply attached to his old car. - Sürücü eski arabasına derinden bağlandı.

Mary attached Tom's mittens to his coat. - Mary Tom'un eldivenlerini ceketine bağladı.

bağla
{f} strap
bağla
{f} tie

They tied the thief to the tree. - Onlar hırsızı ağaca bağladılar.

I can't tie a very good knot. - Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.

bağla
hook up
bağla
{f} bond

You can't destroy the precious bond between mother and child. - Anne ve çocuk arasındaki değerli bağları yok edemezsiniz.

bağla
{f} taping
bağla
attach

Tom attached some twine to the kite. - Tom uçurtmaya biraz ip bağladı.

Tom attached the string to the kite. - Tom ipi uçurtmaya bağladı.

bağla
ascribe to be
bağla
attach to
bağla
ligate
bağla
{f} coupling
bağla
{f} secured
bağla
corded
bağla
bonded
bağla
{f} secure

Tom knotted the rope securely. - Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.

Please make sure that your seat belt is securely fastened. - Emniyet kemerinizin güvenle bağlanmış olduğundan emin olun.

bağla
bonding
bağla
belay
bağla
ascribeto
bağla
plumbin
bağla
doup
burada ağa bağlan
(Bilgisayar) map network here
el ile bağlan
(Bilgisayar) log on manually
Turkish - Turkish
Kızıl renkli bir su kuşu
bağla
Değirmen çarkını franleyen ağaç
bağla
Su hendi tıkaçı
bağlan
Favorites