bağırarak

listen to the pronunciation of bağırarak
Turkish - English
aloud
in a natural speaking voice
loudly
out

He called out the name of the winner. - Kazananın adını bağırarak söyledi.

He called out for help. - O, bağırarak yardım istedi.

bağır
{i} bosom
bağırarak söylemek
call out
bağırarak susturmak
shout smb. down
bağırarak desteklemek
barrack
bağırarak göstermek
shriek out
bağırarak söylemek
shout out
bağırarak söylemek
shout
bağırarak söylemek
squall out
bağırarak söylemek
scream out
bağırarak söylemek
spit out
bağırarak tartışma
brawling
bağırarak ve mimiklerle konuşmak
rant
bağır
(Anatomi) interior organs
bağır
chest
bağır
internal organs
bağır
(Tıp) sternum
bağır
middle part
bağır
cry out

I felt an impulse to cry out loud. - Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.

You don't have to cry out. I can hear you. - Bağırmak zorunda değilsin. Seni duyabiliyorum.

bağır
{f} bawl
bağır
cry out for
bağır
{f} shout

Each house is within shouting distance of another. - Her ev diğerine bağırma mesafesindedir.

Someone is shouting for help. - Biri yardım için bağırıyor.

bağır
vociferate
bağır
bawling
bağır
bosom, breast; middle part; internal organs
bağır
saddle (of a mountain)
bağır
middle part (of an archery bow)
bağır
bosom, breast
bağır
bowels, internal organs, viscera
bağır
holler
bağır
splanchnic
bağır
petto
Turkish - Turkish
böğüre böğüre
Bağır
ahşa
Bağır
(Osmanlı Dönemi) HAVSA
bağır
Ciğer, bağırsak gibi vücut boşluklarında bulunan organların ortak adı, ahşa
bağır
Göğüs
bağır
Göğüs: "Yakup, ceketini, mintanını, içliğini çıkarmış, bağrını yağmura vermiş, bir heykel gibi sessiz ve kımıldamadan duruyor."- T. Buğra
bağır
Ok yayı ve dağda orta bölüm
bağırarak
Favorites