We must not take anything for granted.
- Bağışlanan hiçbir şeyi kabul etmemeliyiz.
There is an urgent need for donations.
- Bağışlara acil bir ihtiyaç vardır.
There is an urgent need for blood donations.
- Kan bağışı için acil bir ihtiyaç var.
The university's endowment has decreased steadily over the last ten years.
- Üniversitenin bağışı son on yılda giderek azalmıştır.
They are collecting contributions for the church.
- Kilise için bağış topluyorlar.
I'm giving my old books away.
- Eski kitaplarımı bağışlıyorum.
Instead of giving each other Christmas presents this year, we donated the amount we would have spent on presents to a charity.
- Bu yıl birbirimize Noel armağanları vermek yerine hediyeler için harcayacağımız miktarı hayır kurumuna bağışladık.
Tom twisted Mary's arm and she agreed to donate some money to our charity.
- Tom Mary'nin kolunu büktü ve o hayır kurumumuza biraz para bağışlamayı kabul etti.
How much money did Tom donate to charity last year?
- Tom geçen yıl hayır için ne kadar bağış yaptı?
We hope someone endows the new university building.
- Umarım biri yeni üniversite binasına bağışta bulunur.
He endowed the college with a large sum of money.
- O, üniversiteye bol miktarda para bağışladı.