Definition of bırakmak in Turkish English dictionary
- leave
I want to leave these packages for a while.
- Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
We had no choice but to leave the matter to him.
- Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
- give up
He vowed to give up smoking.
- O, sigarayı bırakmak için söz verdi.
To give up smoking is not easy, but you should for the sake of your health.
- Sigarayı bırakmak kolay değildir, fakat sağlığının uğruna bırakmalısın.
- quit
Are you sure that you want to quit your job?
- İşini bırakmak istediğinden emin misin?
I want to quit my current job.
- Ben şu anki işimi bırakmak istiyorum.
- drop
Tom wanted to drop out of school.
- Tom okulu bırakmak istedi.
Unfortunately, I had to drop out of college because I couldn't afford the tuition.
- Maalesef okul ücretini göze alamadığım için üniversiteyi bırakmak zorunda kaldım.
- expose
It's dangerous to expose babies to strong sunlight.
- Bebekleri güçlü güneş ışığına maruz bırakmak tehlikelidir.
- release
The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
- Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
I'm afraid you're going to have to release Tom.
- Ne yazık ki Tom'u serbest bırakmak zorunda kalacaksın.
- leave off
- drop out
Tom wanted to drop out of school.
- Tom okulu bırakmak istedi.
Tom had to drop out from college because he couldn't afford tuition.
- Tom okul ücretini ödeyemediği için üniversiteyi bırakmak zorunda kaldı.
- desist
- stop
You must stop gambling.
- Kumar oynamayı bırakmak zorundasın.
He made a resolve to stop smoking.
- O, sigara içmeyi bırakmak için karar verdi.
- let in
- concede
- park
- cut
- laisser
- (Havacılık) abondon
- part company
- (Dilbilim) give in
- lay down
- (deyim) set free
- give over
- let out
- void
- grow
- part with
- let somebody have it
- give off
- walk out on
- hand down
- desist from
- jack in
- lay off
- break oneself of a habit
- scuttle
- withdraw from
- (Dilbilim) let loose
- deliver
- make over
- (Kanun) acquit
- deselect
- bequeath
- forsake
- forgo
- desert
- recant
- abdicate
- cease
- devolve
- allow
- to let (someone, an animal) go to or into (a place): O gün beni okula bırakmadılar. That day they didn't let me go to school. Beni içeriye bırakmadı. He didn't let me go in
- to set (a captive person or animal) free
- to let (someone) have the use of (something), let (someone) have (something), let (someone) borrow (something)
- to leave; to stop, to give up, to quit, to drop out, to cut sth out, to cease, to discontinue, to desist, to renounce; to stop going out (with), to ditch; to let, to allow, to permit; to let go; to let sb out; to drop; to set free, to release; to forgo, t
- take one's farewell of
- to give up (a habit): Sigarayı bıraktı. He's given up smoking
- let go
I don't want to let go of it.
- Onu bırakmak istemiyorum.
Tom never wanted to let go of Mary's hand.
- Tom Mary'nin elini bırakmak istemedi.
- dispose of
- dismiss
- (for something) to come unglued. Bıraktığım çayırda/yerde otluyorsun. (Konuşma Dili) You're still doing what you've always done. Bırak ki .... and even if I did ...: O işi yapmak istemiyorum, bırak ki vaktim de yok. I don't want to do that job; and even if I did, I don't have the time
- to entrust (a job) to (someone); to hand over, turn over, relinquish (a job, a responsibility) to (someone)
- let
Tom never wanted to let go of Mary's hand.
- Tom Mary'nin elini bırakmak istemedi.
I don't want to let go of it.
- Onu bırakmak istemiyorum.
- to grow (a beard, a mustache)
- (for a teacher) to make (a student) repeat a grade, fail, flunk (a student)
- discontinue
- drop in
- fail
The man's third attempt to stop smoking failed.
- Adamın sigarayı bırakmak için üçüncü girişimi başarısız oldu.
The man's third attempt to stop smoking ended in failure.
- Adamın sigarayı bırakmak için yaptığı üçüncü deneme başarısızlıkla son buldu.
- go without
- to leave (someone, something) (in an undesirable state): Köpeği bütün gün aç bıraktılar. They let the dog go hungry all day. Çocuğu öksüz bıraktılar. They left the child an orphan. Evi darmadağınık bıraktı. He left the house in a real mess
- let smb. have it
- to leave (a spouse)
- hayran bırakmak
- impress
I really want to impress them.
- Ben gerçekten onları hayran bırakmak istiyorum.
I really want to impress him.
- Ben gerçekten onu hayran bırakmak istiyorum.
- devre dışı bırakmak
- deactivate
- zorunda bırakmak
- oblige
- maruz bırakmak
- expose
It's dangerous to expose babies to strong sunlight.
- Bebekleri güçlü güneş ışığına maruz bırakmak tehlikelidir.
- bırakma
- {i} renunciation
- bırakma
- {i} release
They refused to release the hostages.
- Rehineleri serbest bırakmayı reddettiler.
He ordered them to release the prisoners.
- Mahkumları bırakmalarını emretti.
- bırakmak (okulu)
- drop out
- bırakmak fare
- (Bilgisayar) drop
- bırakmak, vazgeçmek
- To leave, to abandon
- bırakmak (el)
- unclasp
- bıyık bırakmak
- grow mustache
- bıyık bırakmak
- to grow a moustache
- bıyık bırakmak
- to grow a mustache
- serbest bırakmak
- release
I'm afraid you're going to have to release Tom.
- Ne yazık ki Tom'u serbest bırakmak zorunda kalacaksın.
- maruz bırakmak
- subject
- etki bırakmak
- strike
- aç bırakmak
- starve
- gölgede bırakmak
- overshadow
- iz bırakmak
- scar
- zorunda bırakmak
- compel
- iz bırakmak
- etch
- iz bırakmak
- track
- yoksun bırakmak
- (Hukuk) deprive
- sürüncemede bırakmak
- impede
- akışına bırakmak
- let things slide
- aralık bırakmak
- space
- aç bırakmak
- famish
- başkasına bırakmak
- relinquish
- boşluk bırakmak
- space
- bırak
- drop out
Did Tom ever tell you why he decided to drop out of school?
- Tom neden okulu bırakmaya karar verdiğini sana hiç söyledi mi?
Unfortunately, I had to drop out of college because I couldn't afford the tuition.
- Maalesef okul ücretini göze alamadığım için üniversiteyi bırakmak zorunda kaldım.
- bırak
- forgone
- bırakma
- withdrawal
- dışarıda bırakmak
- shut out
- genel afla serbest bırakmak
- amnesty
- gölgede bırakmak
- eclipse
- haber bırakmak
- leave word
- hayran bırakmak
- to strike with admiration, to charm, to impress
- işi oluruna bırakmak
- let sleeping dogs lie
- kimsesiz bırakmak
- desolate
- okulu bırakmak
- drop out
Tom wanted to drop out of school.
- Tom okulu bırakmak istedi.
We were told Tom wanted to drop out of school.
- Bize Tom'un okulu bırakmak istediği söylendi.
- serbest bırakmak
- set free
- serbest bırakmak
- emancipate
- bir kenara bırakmak
- put away
- izlenim bırakmak
- register
- arada mesafe bırakmak
- hold at bay
- bırak
- (Konuşma Dili) cheese it
- bırak
- (Bilgisayar) drop
Tom dropped out of the tournament.
- Tom turnuvayı bıraktı.
Tom dropped Mary off in front of John's.
- Tom, Mary'yi John'un evinin önünde bıraktı.
- bırak
- (Bilgisayar) dismiss
- bırak
- let him have his say
- bırak
- let it be
- bırakma
- letting
- bırakma
- demise
- bırakma
- relinquishing
- ellerine bırakmak
- (Dilbilim) give up to
- etkisinde bırakmak
- (İnşaat) expose
- evine bırakmak
- take somebody to one's house
- evine bırakmak
- take somebody to one's home
- gebe bırakmak
- make pregnant
- geride bırakmak
- outstrip
- geride bırakmak
- walk away
- geride bırakmak
- set back
- geride bırakmak
- surpass
- geride bırakmak
- overtake
- geride bırakmak
- pass
- hayran bırakmak
- strike with admiration
- izlenim bırakmak
- make an impression on
- merak içinde bırakmak
- worry
- mülahaza hanesini açık bırakmak
- (Ev ile ilgili) I reserve my judgment
- mülahazat hanesini açık bırakmak
- (Ev ile ilgili) I reserve my judgment
- nefes nefese bırakmak
- wind
- nefessiz bırakmak
- wind
- rehin bırakmak
- hock
- rehine bırakmak
- (Ticaret) submit
- sakal bırakmak
- grow beard
- sigara bırakmak
- quit smoking
- sigara bırakmak
- stop smoking
- yerini bırakmak
- (Dilbilim) give way to
- yoksun bırakmak
- divest of
- yoksun bırakmak
- deprive of
- yoksun bırakmak
- count out
- yoksun bırakmak
- debar (from)
- yoksun bırakmak
- deny
- zorunlu bırakmak
- bind
- özgür bırakmak
- release
- özgür bırakmak
- (deyim) break out of
- özgür bırakmak
- free
- özgür bırakmak
- set free
- özgür bırakmak
- (deyim) break out
- bakımsız bırakmak
- dilapidate
- bırak
- {f} releasing
We're releasing all the sentences we collect under the Creative Commons Attribution license.
- Topladığımız tüm cümleleri Creative Commons Attribution lisansı altında serbest bırakıyoruz.
I'm releasing the prisoners.
- Tutukluları serbest bırakıyorum.
- bırak
- {f} quitted
- bırak
- relinquish
- bırak
- {f} relinquishing
- bırak
- quit
He decided to quit smoking.
- Sigarayı bırakmaya karar verdi.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
- bırak
- let out
- bırak
- let alone
I don't have a cent, let alone a dollar.
- Bırak bir doları bir sentim bile yok
I can't even walk, let alone run.
- Koşmayı bırak, yürüyemiyorum bile.
- bırakma
- cession
- bırakma
- dismissal
- bırakma
- disengagement
- gölgede bırakmak
- excel
- evine bırakmak
- to drop sb home
- hamile bırakmak
- Impregnate
- işi bırakmak
- Knock off, go out of business
- mecbur bırakmak
- forced to
- pabuç bırakmak
- Leaving shoes
- sigarayı bırakmak
- Quit smoking
- sözü birine bırakmak
- Leave the floor to
- sözü bırakmak
- Leave the floor to
Now, I would like to leave the floor to Mr. Brown.
- yer bırakmak
- place to leave
- zorunda bırakmak
- obligate
- özgür bırakmak
- Unchain
- bırak
- let alone şöyle dursun
- bırak
- chuck it!
- bırak
- stop it
I should've tried to stop it.
- Onu bırakmayı denemeliydim.
- bırak
- cut it out!
- bırak
- drop it!
We've been talking about this for hours. Can we just drop it?
- Bunun hakkında saatlerdir konuşuyoruz. Bırakabilir miyiz?
- bırak
- unhand
- bırak
- forgo
After the interruption I went back to my reading but forgot where I'd left off.
- Kesintiden sonra tekrar okumaya döndüm ama nerede bıraktığımı unuttum.
Tom forgot where he left his umbrella.
- Tom şemsiyesini nereye bıraktığı unuttu.
- bırak
- cut it out
- bırak
- forwent
- bırak
- maroon
- bırak
- chuck it
- bırak
- foregoing
- bırak
- {f} drop it
We've been talking about this for hours. Can we just drop it?
- Bunun hakkında saatlerdir konuşuyoruz. Bırakabilir miyiz?
- bırakma
- relinquishment
- bırakma
- leaving
What was the idea of leaving the cup upside down last time?
- Son defa fincanı baş aşağı bırakma fikri neydi?
Tom disappeared without leaving a trace.
- Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.
- bırakma
- never say die
- bırakma
- never give up hope
- bırakma
- surrender
- bırakma
- disuse
- bırakma
- resignation
- bırakma
- never be willing to quit
- bırakma
- persevere to the end
- bırakma
- abandonment
- bırakma
- (Hukuk) cessation
- bırakma
- exposure
- bırakma
- quit
He decided to quit smoking.
- Sigarayı bırakmaya karar verdi.
You must quit smoking.
- Sigara içmeyi bırakmalısın.
- bırakma
- omission
- bırakma
- allowance