büyütmek

listen to the pronunciation of büyütmek
Turkish - English
aggrandize
amplify
enlarge

He wanted to enlarge his sphere of influence. - O, etki yaptığı alanı büyütmek istedi.

raise

Sami's wife was left to raise her child alone. - Sami'nin karısı çocuğunu yalnız başına büyütmek için ayrıldı.

What's harder than for a single mother to work 2 jobs and raise 5 kids? - Bekar bir anne için iki işte çalışmak ve 5 çocuk büyütmekten daha ne zor olabilir?

rear
magnify
augment
overstate
exaggerate
to bring up (a child)
bring up
glorify
greaten
nurture
enhance
(silindir) rebore
make the most of
to magnify
soup up
expand

Tom wanted to expand his business. - Tom işini büyütmek istedi.

make big
to enlarge, to expand; to magnify; to exaggerate, to magnify, to overstate; to bring up, to nurture, to foster, to rear, to breed
to enlarge, make bigger
zoom in , zoom , magnify , enlarge
grow

It takes years to grow a tree, yet it takes seconds to cut it. - Bir ağacı büyütmek yıllar alır, ve ama onu kesmek saniyeler sürer.

dilate
nourish
blow up
foster
dramatize
dignify
develop
upgrade
fill out
scale up
breed
bring sb up
overrate
up scale
largen
zoom
maximize
extend
embosom
büyü
magic

Can S. Jobs bring back the magic to Disney? - S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?

Not every lamp is magic. - Her lamba büyülü değildir.

büyü
{i} sorcery

There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd. - Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.

büyü
spell

Her beauty cast a spell over him. - Onun güzelliği onu büyüledi.

Tom had a coughing spell. - Tom'un öksürük büyüsü vardı.

büyü
charm

She is a charming woman. - O büyüleyici bir kadındır.

That baby has charming eyes. - Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.

büyü
fascination

Studying languages is my biggest fascination and hobby. - Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.

büyütme
enlargement
büyütme
amplification
çocuk büyütmek
to bring up children
büyü
enchant

Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once. - Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.

You need several wizards to enchant the necklace. - Kolyeyi büyülemek için birkaç sihirbaza ihtiyacın var.

büyü
occultism
büyü
weird
büyü
conjure
büyütme
nurturing
büyütme
magnify
büyütme
expansion
büyütme
(Gıda) growth
büyütme
augment
büyütme
(Bilgisayar) zoom in
büyütme
exaggerate
büyü
theurgy
büyü
crescere
büyü
voodoo
büyü
{i} witchcraft

She liked to read about witchcraft. - O, büyücülükle ilgili şeyler okumayı seviyordu.

The pentagram is an important symbol in witchcraft. - Beş köşeli yıldız büyücülükte önemli bir semboldür.

büyü
conjuration
büyü
voodooism
büyü
incantation
büyü
bewitchment
büyü
enchantment
büyü
black art

Tom is a practitioner in the black arts. - Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.

büyü
hex
büyü
grow up

You must not smoke till you grow up. - Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.

I want to be a pilot when I grow up. - Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.

büyü
sortilege
büyü
{f} grown up

His children have grown up. - Onun çocukları büyüdü.

Sandra has grown up to be a beautiful woman. - Sandra büyüdüğünde güzel bir kadın oldu.

büyü
bewitchery
büyü
grow

My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds. - Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.

I want to be a pilot when I grow up. - Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.

büyütme
bringing-up
büyütme
augmentation
büyütme
magnification

This microscope has a 100X magnification. - Bu mikroskopun 100X büyütmesi vardır.

büyütme
upsizing
büyütme
hyperbole
büyütme
extension
büyü
spells

I don't believe in spells and charms. - Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.

Tom has a lot of dizzy spells. - Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.

büyü
put spell
gözünde büyütmek
Exaggerate, overestimate
işi büyütmek
expand business
aşırı büyütmek
make much to do about
bolluk içinde büyütmek
cocker up
bu fotoğrafları büyütmek istiyorum
I would like these photographs enlarged
büyü
hoodoo
büyü
the black art

Tom is a practitioner in the black arts. - Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.

büyü
magic, spell, incantation, sorcery, charm
büyü
(hint) Maya
büyü
glamor

She's a glamorous girl. - O büyüleyici bir kız.

büyü
witchery
büyü
medicine

There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet. - Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.

Grandmother believes that Chinese medicines are the best. - Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.

büyü
romance
büyü
glamour [Brit.]
büyü
obeah
büyü
witching
büyü
{i} glamour
büyü
art

John grew up to be a great artist. - John büyük bir sanatçı oldu.

He is such a great artist that we all admire. - O öyle büyük bir sanatçı ki hepimiz ona hayranız.

büyü
burgeon
büyütme
upsizing , magnification
büyütme
parlay
büyütme
enlargement, making (something) large
büyütme
making big
büyütme
aggrandizement
büyütme
foster child; exaggeration
büyütme
foster child; girl brought up as a servant
büyütme
(Hukuk) expansion CCCC
büyütme
exaggeration
büyütme
phot. enlargement, blowup
el bebek gül bebek büyütmek
cosher
gözünde büyütmek
hold smb. in awe
gözünde büyütmek
make an idol of
gözünde büyütmek
to exaggerate, to overestimate
gözünde büyütmek
over estimate
gözünde büyütmek
to blow up (something, someone) out of proportion
gözünde büyütmek
overrate
hedefini büyütmek
raise one's sights
nazlı büyütmek
spoonfeed
vites büyütmek
change up
vites büyütmek
gear up
vites büyütmek
shift up
üzerine titreyerek büyütmek
cocker up
Turkish - Turkish
Abartmak, mübalâğa etmek
Büyük duruma getirmek, genişletmek
Yetiştirmek, bakmak
Abartmak, mübalağa etmek: "Bir ara yine işi büyüttüğüne, hayale kapıldığına hükmetti."- R. H. Karay
Yetiştirmek, bakmak: "Büyüt bu fidanı ey genç / Hazır yeşermişken."- B. Necatigil
(Osmanlı Dönemi) TECHİR
BÜYÜ
(Osmanlı Dönemi) Cin gibi manevî varlıklar aracılığı ile insan veya başka varlıklar üzerinde etki meydana getirme işi. Dinimiz büyücülerin şerrinden, kötülüklerinden Allah'a sığınmamızı emreder. Müslüman büyücülük yapmaz
büyü
Karşı durulmaz güçlü etki: "Ondan tüten görünmez bir büyünün içinde titriyorum."- Y. Z. Ortaç
büyü
Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı: "Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş."- H. E. Adıvar
büyü
Karşı durulmaz güçlü etki
büyütme
Birisi tarafından yetiştirilmiş kimse
büyütme
Uzakta duran cisimlere dürbün veya benzeri bir araçla bakıldığında cismi gören açının çıplak gözle bakıldığı zamanki açıya oranı
büyütme
Büyütmek işi
büyütme
(Osmanlı Dönemi) isti'zam
büyütmek
Favorites