She looked ravishing.
- O büyüleyici görünüyordu.
Mary looked ravishing.
- Mary büyüleyici görünüyordu.
I found the subject fascinating.
- Konuyu büyüleyici buldum.
Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese.
- Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
He's a captivating speaker.
- O büyüleyici bir konuşmacı.
I was up all night reading the captivating book my grandfather gave me.
- Dedemin bana verdiği büyüleyici kitabı okumak için tüm gece oturdum.
Mary was the most enchanting creature that Tom had ever seen.
- Mary, Tom'un şimdiye kadar gördüğü en büyüleyici yaratıktı.
She's a glamorous girl.
- O büyüleyici bir kız.
It's really challenging.
- O gerçekten büyüleyici.
That baby has charming eyes.
- Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
Our neighbour bought himself a charming horse.
- Komşumuz kendini büyüleyici bir at satın aldı.
Mary was the most enchanting creature that Tom had ever seen.
- Mary, Tom'un şimdiye kadar gördüğü en büyüleyici yaratıktı.