bük

listen to the pronunciation of bük
Turkish - English
waterside thicket
{f} flex
{f} twist

That's really twisted. - O gerçekten bükülmüş.

Tom twisted Mary's arm and she agreed to donate some money to our charity. - Tom Mary'nin kolunu büktü ve o hayır kurumumuza biraz para bağışlamayı kabul etti.

{f} spin
{f} spun

The best yarn is that spun by hand. - En iyi iplik elle bükülendir.

contort
{f} twisted

Tom twisted Mary's arm and she agreed to donate some money to our charity. - Tom Mary'nin kolunu büktü ve o hayır kurumumuza biraz para bağışlamayı kabul etti.

That's really twisted. - O gerçekten bükülmüş.

{f} contorted
{f} bending

I can place the palms of my hands on the floor without bending my knees. - Ellerimin avuç içlerini dizlerimi bükmeden yere değdirebilirim.

{f} bend

I can barely bend my left arm. - Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.

Bend your knees and look in front of you. - Dizlerinizi bükün ve önünüze bakın.

{f} bent
{f} crook
{f} spinning
{f} crooked
pout

Mary pouted her lips. - Mary dudaklarını büktü.