Tom and Mary are inseparable.
- Tom ve Mary ayrılamaz.
Society and the individual are inseparable.
- Toplum ve birey birbirinden ayrılamazlar.
Allocate a room for research purposes.
- Araştırma amaçları için bir oda ayırın.
We must be able to differentiate between objects and situations.
- Nesneler ve durumlar arasında ayırım yapabilmeliyiz.
It is no use trying to separate the sheep from the goats while in a state of madness.
- Çok sinirliyken iyiyle kötüyü ayırmaya çalışmanın bir faydası yoktur.
What separates Guangdong from Guangxi?
- Guangdong'u Guangxi'den ne ayırıyor?
I'm not disconnecting their printers.
- Onların yazıcılarını ayırmıyorum.
The seats were reserved for the party.
- Parti için sandalyeler ayırtıldı.
These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.
- Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.
I didn't detach them.
- Ben onları ayırmadım.
The seats were reserved for the party.
- Parti için sandalyeler ayırtıldı.
We have reserved a lot of food for emergencies.
- Acil durumlar için bir sürü yiyecek ayırdık.
Would you mind sparing me thirty minutes of the day?
- Bana günün otuz dakikasını ayırır mısın?
I removed her number after severing our friendship.
- Dostluğumuzu kestikten sonra onun numarasını ayırdım.
Dan disconnected Linda from her respirator.
- Dan, Linda'yı solunum cihazından ayırdı.
I'm not disconnecting their printers.
- Onların yazıcılarını ayırmıyorum.
It's faster to reserve a taxi.
- Bir taksi ayırtmak daha hızlıdır.
I'd like to reserve a table for two.
- İki kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.
Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.
- Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.
Since there wasn't much time to spare, she took a taxi.
- Ayıracak çok zamanı olmadığı için, taksiye bindi.
Tom has time to spare.
- Tom'un ayıracak zamanı vardı.
English is one language separating two nations.
- İngilizce iki ulusu ayıran bir dildir.
Why is politics separating us, when we ourselves know who is good and who isn't?
- Kimin iyi olduğunu ve kimin olmadığını biz kendimiz bildiğimizde politika neden bizi ayırıyor?
Tom separated the items into three piles.
- Tom eşyaları üç kümeye ayırdı.
Tom is sad, as in German sentences he is often separated from Mary by a comma.
- Tom. Almanca cümlelerde Mary'yi sık sık bir virgülle ayırdığı için üzgün.
Dan disconnected Linda from her respirator.
- Dan, Linda'yı solunum cihazından ayırdı.
Let's decide what needs to be decided, then let's split into two teams, OK?
- Neye karar verilmesi gerektiğine karar verelim, sonra iki takıma ayıralım.
They earmarked enough money for research work.
- Araştırma çalışması için yeterli para ayırdılar.
We dissected a frog to examine its internal organs.
- Bir kurbağayı, iç organlarını incelemek için kesip parçalara ayırdık.
The original and the copy are easily distinguished since the one is much more vivid than the other.
- Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.
The original and the copy are easily distinguished.
- Orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.