The attorney has strong evidence that she is innocent.
- Onun masum olduğuna dair avukatın güçlü kanıtları var.
This is Tom Jackson, your court appointed attorney.
- Bu Tom Jackson, mahkemen avukat tayin etti.
Where can I get hold of a good tax lawyer?
- Nereden iyi bir vergi avukatı bulabilirim?
Lawyers and auto mechanics are the people I trust the least.
- Avukatlar ve oto tamircileri en az güvendiğim insanlardır.
Tom isn't very good at playing the devil's advocate.
- Tom şeytanın avukatını oynamada çok iyi değildir.
He got tired of being the devil's advocate and now agrees with every idea they suggest, no matter how dumb.
- O, şeytanın avukatı olmaktan usandı ve ne kadar aptalca olursa olsun, şimdi onların önerdiği her fikri kabul ediyor.
I'll let you know my decision after I have consulted my solicitor.
- Ben, benim avukatıma danıştıktan sonra, kararımı bildireceğim.
I asked the solicitor to make out my will.
- Avukattan vasiyetimi yazmasını rica ettim.
She practised as a barrister for many years.
- O yıllarca bir avukat olarak çalıştı.