avuç

listen to the pronunciation of avuç
Turkish - English
palm

Tom had his palm read. - Tom avuç içini okuttu.

I can place the palms of my hands on the floor without bending my knees. - Ellerimin avuç içlerini dizlerimi bükmeden yere değdirebilirim.

handful

Only a handful of people know the fact. - Sadece bir avuç dolusu insan gerçeği biliyor.

Tom took a handful of popcorn from the bowl. - Tom kaseden bir avuç patlamış mısır aldı.

the hollow of one's hand; the palm (of one's hand)
(a) handful of, (a) fistful of: bir avuç gümüş a handful of silver
palm of the hand; handful
palm of the hand
thenar
avuç içi
{i} palm

Tom had his palm read. - Tom avuç içini okuttu.

avuç dolusu
handful

Tom reached into his pocket and pulled out a handful of coins. - Tom cebine uzandı ve bir avuç dolusu bozuk para çıkardı.

Only a handful of people came to the meeting. - Buluşmaya yalnızca bir avuç dolusu insan geldi.

avuç içi kadar
palms up
avuç avuç
1. a handful to each. 2. by the handful, lavishly
avuç avuç
by handfuls, largely
avuç açmak
cadge
avuç açmak
1. to have to ask (someone) for money. 2. to beg, go begging
avuç dolusu
1. handful. 2. plenty of, a lot of
avuç dolusu
handfuls of
avuç dolusu şey
fistful
avuç içi
the palm (of one's hand)
avuç içi
palm (of the hand)
avuç içi kadar
very small, poky
avuç içi kadar
1. very small, skimpy. 2. narrow (place)
avuç içi kadar yer
not room to swing a cat
bir avuç
1. a handful (of). 2. a handful (of), a very small number or amount (of)
avuç
Favorites