I sold the house to advantage.
- Evi avantajlı şekilde sattım.
She has an advantage over me.
- O, benim üzerimde bir avantaja sahiptir.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
- Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
The costs outweigh the benefits.
- Maliyetler avantajlardan daha ağır basar.
She turned down his advances.
- O, avantajlarını geri çevirdi.
Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
- Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
Tom gave me a head start.
- Tom beni daha avantajlı başlattı.
Tom gave me a head start.
- Tom beni daha avantajlı başlattı.
I offered him odds of 3 to 1.
- Ona üçe birlik avantaj önerdim.
The odds are in his favor.
- Avantajlar ondan yana.
I want to take advantage of it.
- Ondan avantaj elde etmek istiyorum.
Living in a large city has many advantages.
- Büyük bir şehirde yaşamanın birçok avantajları var.
Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
- Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.