Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

aussprechend

listen to the pronunciation of aussprechend
English - Turkish

Definition of aussprechend in English Turkish dictionary

expressing
{f} ifade et

Bazen görüşlerini ifade etmekte sorun yaşadı. - He sometimes has trouble expressing his opinions.

O, fikrini ifade etmede geri kalmış. - She is backward in expressing her opinion.

expressing
dışavurum
expressing
{i} ifade etme

Duygularımı ifade etmede iyi değilim. - I'm not good at expressing my feelings.

Duygularımı ifade etmeye kelimeler aciz kalır. - Words fail me in expressing my emotion.

enunciating
{f} telaffuz et
enunciating
{i} telaffuz etme
enunciating
telaffuz ederek
expressing
ifade ederek
speaking
konuşarak

Ana dilini konuşan bir sürü arkadaşım var, bu yüzden ana dilini konuşanlarla konuşarak bir sürü deneyimim oldu. - I have a lot of friends who are native speakers, so I've had a lot of experience speaking with native speakers.

Tom hem Fransızca hem de İngilizce konuşarak büyüdü. - Tom grew up speaking both French and English.

pronouncing
(Kanun) tefhim etme
speaking
tanıdık
speaking
hitabetme kabiliyeti olan
speaking
ezberden nutuk söyleme
speaking
{i} konuşma

İngilizce konuşmak kolay değildir. - Speaking English is not easy.

Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri. - Frankly speaking, he is untrustworthy.

speaking
speaking likeness aşırı benzeyiş
speaking
{s} konuşan

Ana dilini konuşan bir sürü arkadaşım var, bu yüzden ana dilini konuşanlarla konuşarak bir sürü deneyimim oldu. - I have a lot of friends who are native speakers, so I've had a lot of experience speaking with native speakers.

Hiç İngilizce konuşan bir izleyici ile konuştun mu? - Have you ever spoken to an English speaking audience?

speaking
hitap

Tom halka hitap etmede iyidir. - Tom is good at public speaking.

speaking
speaking acquaintance uzaktan aşinalık
speaking
{s} berrak
speaking
{s} etkileyici