Onun nasıl ilerleyeceği konusunda hiçbir belirgin fikri yok.
- He has no distinct idea of how to proceed.
Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.
- Tom has a distinctive scar under his right eye.
Kanser tek değil fakat yüzlerce farklı hastalıklardan biridir.
- Cancer is not one but more than one hundred distinct diseases.
Tom'un sağ gözünün altında farklı bir yara izi vardı.
- Tom has a distinctive scar under his right eye.
Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.
- Height is a distinct advantage in basketball.
O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
- He advocated abolishing class distinctions.
İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
- I can make a distinction between good and bad.
Olga's voice is quite distinct because of her accent.