Ağaçtaki kedi bana doğru aşağıya geldi.
- The cat on the tree came down to me.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
- We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
O, merdivenlerden aşağıya geliyordu.
- She was coming down the stairs.
O içeriye girer girmez düştü.
- The instant he came in, he fell down.
Sözde acemi skandalı duyulduğundan beri o politikacı dünyada gözden düştü.
- That politician has come down in the world since the so-called Recruit scandal was publicized.
At yolun aşağısına doğru tırıs gitti.
- The horse trotted down the road.
Tom caddenin aşağısına doğru yürüdü.
- Tom walked down the street.
Yıkılmış bazı eski evler gördük.
- We saw some old houses pulled down.
Oldukça yıkılmış görünüyorsun.
- You look pretty down.
İyi hava sebzelerin fiyatını düşürdü.
- The good weather sent the price of vegetables down.
Araba havalimanına giderken bozuldu.
- The car broke down on the way to the airport.