ausbreiten

listen to the pronunciation of ausbreiten
English - Turkish

Definition of ausbreiten in English Turkish dictionary

stretching
gerilme,n.germe: v.ger: prep.gererek
spreading
yayılma

Bu önlemler hastalığın yayılmasını önleyebilir. - These measures can prevent the disease from spreading.

Hastalığın hızlıca yayılmasını önlemek kolay bir görev değildi. - To prevent the disease from spreading quickly was not an easy task.

spreading
neşir
stretching
genleşme
spreading
{i} yayılan
spreading
{f} yay

Tom Mary hakkında yalanları yaymakla suçluydu. - Tom was guilty of spreading lies about Mary.

Bu haberi kim yayıyor olabilir? - Who could be spreading that news?

spreading
yayarak
spreading
(matbaacılık) baskıda iki renk üst üste gelince aradaki renk ayrımını gidermek için bu iki rengi üst üste basma prosedürü için kullanılan terim
spreading
(Tıp) Yayma, sürme, kan, salgı v.b. numuneyi lam üzerine ince tabaka halinde yayma
spreading
(Tıp) Hastalığın bir kimseden diğerkimselere yayılması
spreading
{i} püskürtme
spreading
{i} açma
spreading
dağıtan
spreading
{f} yay: pre
spreading
{i} serpme
spreading
{i} açılma
spreading
(Tıp) Bakteri kültüründe çevreye doğru yayılma görülmesi, bakteri kolonisinin ekim bölgesi dışına taşması
spreading
{f} yay: prep.yayarak
spreading
(isim) yayma, serpme, açma, açılma, germe
stretching
(isim) gerilme, germe