Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
- I want to put an end to the quarrel.
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Avustralya, Japonya'dan yaklaşık yirmi kat daha büyüktür.
- Australia is about twenty times larger than Japan.
Tazmanya, Avustralya'ya aittir.
- Tasmania belongs to Australia.
Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük.
- As soon as the game ended, we became overjoyed.
Onlar performansın bitiminden önce ayrıldılar.
- They left before the end of the performance.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
Başlangıcı olanın sonu da vardır.
- Whatever has a beginning also has an end.