McKinley Küba'da acil bir ateşkes istedi.
- McKinley demanded an immediate ceasefire in Cuba.
Acil önlemler gereklidir.
- Immediate measures are needed.
Tom Mary'nin en yakın amiridir.
- Tom is Mary's immediate supervisor.
Bu adam benim en yakın amirimdir.
- This man is my immediate superior.
Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.
- My immediate boss is tough to please.
Acil kalkış için hazırlanın.
- Prepare for immediate departure.
Ayrıntılar hemen hazır değildi.
- Details weren't immediately available.
Sen şimdi nerede oturuyorsun?
- Where do you live at the moment?
Sen şimdi nerede oturuyorsun?
- Where are you sitting at the moment?
Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.
- We ate a hasty meal and left immediately.
Bu adam benim en yakın amirimdir.
- This man is my immediate superior.
Sadece yakın aile bireyleri Tom ve Mary'nin düğününe katıldı.
- Only immediate family members attended Tom and Mary's wedding.