aufbewahren!

listen to the pronunciation of aufbewahren!
English - Turkish

Definition of aufbewahren! in English Turkish dictionary

store
{f} depolamak

Bu kutuları depolamak için yeterli yerim yok. - I don't have enough space to store these boxes.

store
depo

Onun tarihsel ayrıntılar hakkında büyük bir bilgi deposu var fakat hayatta onun bir işe yaradığından cidden süphe duyuyorum. - He has a great storehouse of knowledge about historical details but I seriously doubt that's of any use in life.

Depoyu kilitlemeyi unuttum. - I forgot to lock the storeroom.

store
mağaza

Mağaza ne zaman açılıyor? - What time does the store open?

Mağazaya benimle gelecek misin? - Will you come with me to the store?

store
{i} dükkân

Likör dükkânından bir şişe bira satın aldım. - I bought a bottle of beer at the liquor store.

Dükkan tiyatronun tam karşısında. - The store is just across from the theater.

store
depoya koymak
store
(Denizbilim) saklantı
store
saklamak
store
bolluk
store
depola

Develer hörgüçlerinde çok miktarda yağ depolayabilir. - A camel can store a large amount of fat in the hump on its back.

Biz samanı samanlıkta depoladık. - We stored the hay in the barn.

store
ç.erzak
store
levazım
store
levazımını tedarik etmek
store
{i} hafıza
store
{i} stok, hazne
store
{i} ambar
store
{f} doldurmak

Mağazada Tom için form doldurmak zorundayım. - I have to fill in for Tom at the store.

store
depola,v.depola: n.dükkan
store
yığınak
store
{f} hafızaya almak
German - English
kept}
to save something
to store
to keep something
to keep {kept
store