at the same time; simultaneously; together; at a time

listen to the pronunciation of at the same time; simultaneously; together; at a time
English - Turkish

Definition of at the same time; simultaneously; together; at a time in English Turkish dictionary

at once
hemen

Hemen yolculuğa hazırlan. - Get ready for the trip at once.

Onu hemen tanıdım, çünkü onu daha önce görmüştüm. - I recognized him at once, because I had seen him before.

at once
derhal

Derhal bir diş hekimi ile görüşsen iyi olur. - You'd better see a dentist at once.

Resimde gördükten sonra, onu derhal tanıdım. - Having seen him in the picture, I recognized him at once.

at once
defaten
at once
anide

Aniden bir patlama oldu. - All at once there was an explosion.

Aniden bir silah sesi duyduk. - All at once we heard a shot.

at once
hemencecik
at once
ani olarak
at once
şıp diye
at once
aynı zamanda

Aynı zamanda iki şeyi yapamazsın. - You can't do two things at once.

at once
akabinde
at once
bir defada

Kimse bir defada iki şeyi yapamaz. - Nobody can do two things at once.

Sibirya Demiryolu, dünyadaki bir defada en uzun ve en iyi bilinen demiryoludur. - The Siberian Railway is at once the longest and best known railway in the world.

at once
birden

Hep birden koşmaya başladılar. - They began to run all at once.

Onlar hepsi birden gülmeye başladılar. - All at once they began to laugh.

at once
aniden

Aniden bir silah sesi duyduk. - All at once we heard a shot.

Aniden gökyüzü karardı ve yağmur başladı. - All at once the sky became dark and it started to rain.

at once
aynı anda

Hepimiz aynı anda ayağa kalktık. - We all stood up at once.

İki şeyi aynı anda yapamam. - I can't do two things at once.

at once
birdenbire

Bu birdenbire olmadı. - It didn't happen all at once.

Birdenbire, o konuştu. - All at once, he spoke out.

at once
hep bir ağızdan
English - English
at once

He tried to eat four cookies at once.

at the same time; simultaneously; together; at a time
Favorites