English - Turkish
Definition of at the same time; in the same place; in close association in English Turkish dictionary
- together
- birlikte
Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.
-I think that our living together has influenced your habits.
Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık.
-We enjoyed singing songs together.
- together
- kuyruk (kimse)
- together
- aynı anda
- together
- toplu
Tom eşyalarını topluyor.
-Tom is getting his things together.
- together
- kesintisiz
- together
- birarada
- together
- biraraya
- together
- üst üste
- together
- sürekli
- together
- together with ile beraber
- together
- z. beraber, birlikte: Shall we go together? Beraber gidelim mi? s., k.dili. dengeli ve aklı başında (kimse)
- together
- hep birden
- together
- hiç durmadan
Hiç durmadan günlerce kar yağdı.
-It snowed for many days together.
- together
- olumlu davranışı olmak
- together
- hep bir yerde
- together
- sakin
Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.
-Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- together
- togeth
- together
- kendine hâkim
- together
- kendine güvenenit all together sakinleşmek
Related Terms
English - English
Definition of at the same time; in the same place; in close association in English English dictionary
- together
at the same time; in the same place; in close association
Hyphenation
at the same time; in the same place; in close as·so·ci·a·tionPronunciation
Resimler
Favorites