at the needed time; within the required time; in the future, as time passes

listen to the pronunciation of at the needed time; within the required time; in the future, as time passes
English - Turkish

Definition of at the needed time; within the required time; in the future, as time passes in English Turkish dictionary

in time
zamanla

O zamanla başarılı olacak. - He'll succeed in time.

Bir yenilik zamanla yok olur. - A novelty wears off in time.

in time
vaktinde

Saat 2.30'da buluşmam vardı ama trafiğe yakalandım ve oraya vaktinde varamadım. - I had an appointment at 2:30, but I was caught in traffic and couldn't get there in time.

Tom akşam yemeği için eve tam vaktinde gelir. - Tom usually arrives home just in time for dinner.

in time
vakitli
in time
uygun zamanda
in time
uygun tempoda
in time
zamanında yetişmek

Trene zamanında yetişmek için elinden geleni yaptı. - He did his best to be in time for the train.

Trene zamanında yetişmek için acele etti. - He hurried so as to be in time for the train.

in time
zaman içerisinde

Sorunu büyümeden halletmeyi zaman içerisinde öğreneceksiniz. - You'll learn in time that a stitch in time saves nine.

in time
erken

Erken kalk ve zamanında ol. - Get up early, and you'll be in time.

Evden biraz daha erken çıksaydın, zamanında olurdun. - If you had left home a little earlier you would have been in time.

in time
1. vaktinde, zamanında (yetişmek/yetiştirmek): Can you finish this in time? Bunu vaktinde yetiştirebilir misiniz? We can't get there in time
in time
sırası gelince
English - English
in time
at the needed time; within the required time; in the future, as time passes

    Hyphenation

    at the needed time; with·in the re·quired time; in the future, as time passes

    Pronunciation

Favorites